Merhabalar, ben Selinay. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Psikoloji 4. sınıf öğrencisiyim. Bu, benim ilk köşe yazım. Umarım yazdığım yazıları keyifle okur ve kendinizden bir şeyler bulursunuz. Bu hafta sizlere bahsetmek istediğim konu, öğrenme üzerine olacak. Okulların da başlamasıyla konuşmaya değer gördüğüm bir konu bu. "Öğrenme" denildiğinde hepimizin kafasında birçok kavram canlanır. Bunlardan en yaygını, eğitim aldığımız yer olan okuldur. Ancak öğrenmeyi bununla sınırlandırmak imkânsızdır. Yaşama gözlerimizi açtığımız andan kapatana kadar bir öğrenme hali içindeyiz. İlk öğrenmelerimiz ailemizle başlar ve çoğu istem dışıdır. Örneğin, konuşmayı öğrenme, yürümeyi öğrenme vb. Bununla birlikte çevremizden gözlemleyerek ve deneyimleyerek öğrendiğimiz birçok durum ve ortam vardır. Buna enformel öğrenme diyoruz. Bir süre sonra okul hayatımız başlar. Okulda aldığımız eğitim, formel eğitimdir ve bu istemli bir öğrenmedir.
Öğrenme, hem bilinçli hem de bilinçdışı süreçleri barındırır. Her beyin kendine özgü bir anlayışa sahiptir. Bazı bireyler işitsel, bazı bireyler ise görsel öğrenmeye daha yatkındır. Bu yüzden öğrencilere tek tip bir öğrenme stili uygulamak mantıksız olur. Eğitim hayatımızı tamamladıktan sonra birçoğumuz iş hayatına atılırız. Bu süreçte hâlâ öğrenme tamamlanmış olmaz. Gündemi takip etmek bile bir öğrenmedir. Örneğin, ebeveyn olduğumuzda çocuğumuzdan öğreneceğimiz birçok şey vardır. Kısacası, yaşamımız boyunca her gün yeni şeyler öğreniriz ve bu durağan bir durum değildir. İyi ya da kötü öğrenme yoktur; öğrenme bunların hepsini kapsar.
Hepinize iyi haftalar diliyorum.