Toplumların ekonomik, kültürel ve siyasi yaşamlarında meydana gelen köklü değişmelerle beraber kentleşmeyle eş zamanlı ekonomik dağılımda bir gelişim, ekonomik büyüme ve gelişme ile karşılıklı etkileşim görülmektedir. Bu sebeple kırsaldan kentlere doğru yoğunlaşmanın yaşandığını gözlemliyoruz.
Ülkemizin hemen hemen her ilinde gerek dört yıllık gerekse iki yıllık özel veya devlet üniversitesi var. İllerde şehir merkezlerinde olmasa da şehir dışına kurulan kampüsler o şehrin ekonomisine katkı sağlarken gelişmekte olan ilçelerdeki yüksek okullarda ilçelerin kalkınmasında büyük rol oynuyor.
Üniversitelerin bulundukları şehre kattıkları avantajların yanı sıra dezavantajlarının da bulunduğunu gözlemliyoruz. Nüfus yoğunluğunun öğrenci sirkülasyonunun yoğun olduğu akademik eğitim öğretim dönemi boyunca konut kiralarındaki orantısız fiyat artışından o şehirde ikamet eden, mesleğini icra eden kişilerin daha çok etkilendiğini görüyoruz. Hele hele Mart 2019’dan itibaren dünyayla beraber ülkemizi de etkisi altına alan covit-19 sürecini yaşayan tatil bölgelerinden birisi olan Muğla’mızda ki konut kiralarının artış oranı sanırım diğer şehirlere göre en yüksek orana sahiptir. Uzaktan eğitimlerin, uzaktan çalışma dönemlerinde bile nüfusu kışında yaz nüfusu gibi yoğun olan bölgeye olan talep günden güne, aydan aya daha fazla artmaya devam ediyor. Durum böyle olunca ev sahiplerinin; “oğlum evlenecek, kızımın tayini çıktı, torunum kalacak” bahaneleri ile kiracılarının kapılarını aşındırıyorlar. Eski kiracı ile yeni kiracı arasında da bir fark kalmadı denilebilir.
Günden güne konuta olan talebin artmasının en önemli etkenlerden biriside; mezun olan üniversite gençliğinden bazılarının akademik eğitimlerini tamamlamış olmalarına rağmen iş kurma, yaşadığı şehirde ikamet etme zorunluluğundan dolayı memleketlerine dönmeyip kalmaya devam etmeleri.
Ayrıca yerel yönetimlerin imar sorunlarının giderilmesine yönelik kalıcı çözüm üretememiş olmaları sürecin günden güne daha da işin içinden çıkılmaz bir hal almasına neden oluyor. Konut gereksinimin karşılanamamasından dolayı gecekondulaşma sorunları ve çarpık kentleşme sorunları karşımıza çıkmaktadır.
Ülkede olduğu gibi bölgemizde de hızlı nüfus artışı konut açığının her geçen gün biraz daha büyümesine neden olmaktadır. Giderek artan konut açığının kapatılabilmesi için toplu konut üretiminin teşvik edilmesi elzem olmuştur. Ama her şeyden önce altyapı planlaması ve kent planlamasından önce kentin çevresi ve tüm koşulların toplumsal tüm kaynakları dikkate alan bir altyapı planı hazırlanmalıdır.
Bu sebeple kiracıların barındıkları konutların kira bedellerini ödeyebilmeleri günden güne daha zor bir hal alırken ev sahiplerinin sınırsız artış istekleri de orantılı bir şekilde artmaktadır. Bu belirsiz durumun bir an önce netleşmesi hem kiracıları hem ev sahiplerini rahatlatacaktır. Ama ne zaman? Nereye kadar?
Sevgiyle…