Agora: Antik Yunan şehirlerinde ticari, resmi, adli ve dini fonksiyonları olan açık alan, pazar yeri.
Akropol/Akropolis: Yukarı şehir.Antik Yunan’da şehrin enyüksek ve savunmaya enelverişli yerine kurulan içkale.
Arena: Antik Roma’da amfitiyatroların ortasında gösterilerin yapıldığı, zemini kum olan oval biçimli alan.
Bazilika: Ortada geniş ve yüksek, yanlarda alçak ve dar birbirine paralel üç salondan oluşan antik Roma yapı planı.
Dehliz: Üstü kapalı dar ve uzun geçit.
Diadem: Alnın üzerinde başa yerleştirilen çelenk biçiminde taç.
Fibula: Tunç devrinden başlayarak Romalıların son zamanlarına kadar kullanılan madeni çengelli iğne veya broş.
Figürin: Genellikle canlı varlıkları betimleyen, kolay taşınabilir nitelikte, üç boyutlu küçük sanat yapıtı, heykelcik. Taş, ahşap, pişmiş toprak, maden gibi her tür malzemeden yapılabilir.
Forum: Antik Roma kentlerinde pazar yeri, aynı zamanda resmi ve dinsel yapıların yer aldığı alan.
Fresk: Taze kireç sıva üzerine boyalarla uygulanan duvar resmi. Sıva boyayı emdiği için zamanla fresk kazınsa bile renkler kalır.
Gözyaşı şişesi: Helenistik ve Romaçağlarında mezarlarayerleştirilen, içinegözyaşı doldurulan küçükcam ya da pişmiş toprakküçük şişe.
Hipodrom: Antik Yunan’da atlı araba yarışlarının yapıldığı, çevresinde oturma kademeleri bulunan, bir ucu dairesel biten, diğer ucu açık uzun alanlara verilen isim.
Höyük: Arkeoloji terimi olarak höyük, eski zamanlardan beri üst üste gelen şehir kalıntılarından meydana gelen tepe anlamında kullanılır. Oluşumlarının ana nedeni bu yerleşmelerin kerpiçten yapılmış oluşudur.
İdol: Tarih öncesi ve tarihi çağlarda tanrılara adak olarak sunulan taş, pişmiş toprak, bazen de kemikten yapılmış stilize tanrı ve tanrıça heykelcikleri.
Karyatid: Antik mimarlıkta kadın heykeli biçiminde sütunlara verilen isim.
Kaya mezarı: Kayaya oyulmuş bir ya da daha fazla odadan meydana gelen mezar yapısı. Anadolu’da oldukça eski bir tarihi olan bu mezarlar Roma döneminde iyice yaygınlaşmıştır.
Lahit: Eski Yunanca’dasarkofagos denilirdi. Lahit, eski çağlarda içine ölünün yerleştirildiği pişmiş toprak, taş, ağaç ya da mermerden yapılmış özel sandukalara (tabutlara) verilen isimdir.
Miltaşları: Yollar üzerinde mesafeleri gösteren işaret taşları. Özellikle Anadolu’da bulunan miltaşlarında Latince metnin bir de halkın konuştuğu ve yazdığı dil olan Grekçe ile tekrarlandığı görülmektedir.
Mühür: Üzerinde resimli bir tasvir (ikonografya), yazı veya isim ya da bunların hepsinin bir arada bulunduğu damga.
Nekropol/Nekropolis: Ölüler şehrianlamında kullanılan, birkentin dışında (surlarınındışında) yer alanmezarlık alanı.
Numismatik: Sikkelerle uğraşan bilim dalının genel adıdır.
Pantheon: Antik Yunan ve Roma mimarlıklarında tanrıların hepsine birden adanmış tapınaklara verilen ad.
Prehistorik: Tarih öncesi. İnsanlık tarihinin yazının icadından önceki dönemi.
Sfenks: İnsan başlı, genellikle kadın başlı, aslan ya da başka hayvan gövdeli bir yaratık biçiminde, çoğunlukla heykel ya da heykelcik biçiminde tasvir (beti).
Stel: Dikilmiş, yekpare bir taştan ibaret yapıtlara verilen ad.
Stoa: Gerisindeki duvara paralel bir sütun dizisi bulunan, çatılı, tek ya da iki katlı, uzunlamasına gelişmiş bir planı olan antik yapı türü. Stoa özellikle agorada halkın dinleneceği, yağmur ve güneşten korunabileceği bir yerdi.
Şapel: 1. Tek mekandan oluşan küçük kilise. 2. Katedral ya da kilisede bir azize adanmış küçük tapınma yeri.
Tapınak: Kadim çağlarda tanrının evi olarak yorumlanıp, içinde tanrı simgesinin korunmasını amaçlayarak inşa edilen bir yapı tipi.
Terrakota: Kırmızı çömlekçi çamurundan yapılarak fırında pişirilmiş eşyaların genel adı.
Tümülüs: Bir yeraltı mezar odasının üzerini örten toprak yığınından oluşan yapay tepe.