Yükselen Türkiye, Düşen Yaşam Standartları

Yol yaptı, hastane yaptı, köprüler, hızlı trenler ve havaalanları inşa etti. Türkiye, büyük projelerle adını duyurdu, uzaya ilk astronotunu gönderdi ve insansız uçaklar gibi askeri alanda önemli adımlar attı. Türkiye’nin savunma sanayinde kendi savaş gemilerini, askeri helikopterlerini ve savaş uçaklarını üretmeye başlaması, eski Türkiye’de hayal bile edilemeyecek bir başarıyı simgeliyor. Ancak tüm bu devasa projelere rağmen sokakta yoksulluk hâlâ var. İnsanlar sabahları emekli maaşı kuyruklarında bekliyor, asgari ücretle geçinmeye çalışanlar ise yapılan zamlara sırtlarını dönüyor. Yaşam standartlarının yükselmesi beklenirken, halk yeni Türkiye’de eski yaşam koşullarını arıyor. Bu durum, büyük projeler ve yatırımların insanlar üzerindeki gerçek etkilerini sorgulatıyor.

Bir Yapılan Diğerini Bozuyor: Ekonomik İlerleme ve Sosyal Adalet

Gerçekten de, ülkenin kalkınmasıyla halkın yaşam koşullarındaki iyileşme arasında bir çelişki var mı? Bir yerde yapılan devasa yatırımlar, başka bir alanda geriye gitmeye mi neden oluyor? Yeni köprüler, havaalanları ve projeler elbette ülkenin gücünü ve prestijini artırdı. Ancak, sokaktaki insanın yaşadığı ekonomik zorluklar, yapılan bu projelerin halkın günlük yaşamına nasıl yansıdığı konusunda kafa karıştırıcı bir tablo oluşturuyor.

Sosyal adaletin ve yaşam standardının iyileşmesinin ön planda olduğu bir kalkınma modeli, sadece büyük projelerle değil, halkın refahını doğrudan etkileyen ekonomik düzenlemelerle mümkün olur. Zenginleşen altyapı ve savunma sanayiinin yanında, halkın geçim sıkıntısının büyümesi, bu iki unsuru birbirinden ayıran önemli bir soruyu ortaya koyuyor: Gerçekten de ilerleme sağladık mı? Yani bu yatırımlar halkın ekonomik refahını artıracak mı, yoksa sadece büyük projelere mi hizmet ediyor?

İleriye Giderek Geride Kalmamak

Halkın yaşam kalitesindeki gerileme, bu büyük projelerin arkasında yatan sistemsel bir yanlışın, belki de dengelenmemiş bir gelişmenin göstergesi olabilir. Bir şeyler yapılırken bir başka şeyin zarar görmesi, ikilem oluşturuyor. Türkiye, büyümeye ve gelişmeye devam ederken, bu büyüme halkın yaşam koşullarını iyileştirecek şekilde düzenlenmeli. “Parasız saadet” boşuna denmemiş; her şeyin bir bedeli var, ama bu bedelin halkın refahı üzerinden olmaması gerekiyor.

İyi bir pazar günü dilerim.