5 Eylül 2017 tarihinde Kuzey Irak Bölgesel yönetimi  idaresi ve dışında kalan tartışmalı bölgelerde referandum yapılmasına karar verdi.

Referandum sonrası çıkan sonuç olumlu yönde ilerlemesi durumunda Kuzey Irak Bölgesinde resmi başlangıç çalışmaları başlayacak ve akabinde başkanlık seçimi 6 Kasım 2017 tarihinde yapılacaktır.

Irak merkez yönetimi bağımsız karar alma sürecinde toprak bütünlüğü Arguvanlarını savunacak bir pozisyonda olmadığından dolayı, Şii ve mezhepsel politikalar uygulatarak Tahran’a bağımlı bir şekilde yönetilmektedir.

DAİŞ saldırıları karşısında etkisiz olan Bağdat yönetimi bölgedeki kontrolü Barzani’ye zorunlu olarak bırakarak, merkez ile aralarında gözle görülür bir kopuş süreci başlamıştır.

Üst aklın ajandası tüm Ortadoğu’yu içine alacak şekilde Kürt devletinin inşa edilmesi ve ileride Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını kapsayan referandum hazırlık çalışmalarını, politik askeri ve diplomatik yönden her düzeyde özenle yürümektedirler.

Ortadoğu’da taraf ve aktörler Fırat nehrinden Nil’e uzanan coğrafya üzerindeki yayılmacı hedef ve stratejilerine adım adım yaklaşmaktadırlar. Tartışmalı ve kanlı topraklarda etnik ve mezhepsel çatışmalar taşeron örgütler kullanarak; parçala, böl ve yönet mantığı ile hareket etmektedirler. Barzani liderliğinde Kuzey bölgede bir Kürt devleti, Ortada Sünni ve Güneyde Şii butik bir devlet kuracaklardır.

1973 yılından itibaren İsrail ile bölgede karşılıklı iş birliği yapan Barzani, adı geçen bölgelerde iletişim ağlarını kuran ve yöneten Shai komandolarıdır. Bu ağ özellikle sabotaj ve katliamlarda son derece etkili o lup hedef odaklı dünyanın sayılı askeri birlikleri arasında gösterilmektedir.

BU SUREÇ NASIL CEREYAN ETTİ

Telafer başta olmak üzere Musul ve Kerkük’te hayatı idamelerini devam ettiren Türkmenlere yönelik baskı, şiddet ve tehditler aleni bir şekilde gün yüzüne çıkmış; Türkiye’nin tepkisi nabız yoklamalarıyla ölçülmeye başlanılmıştı.

BOP un devreye girmesinde engeller tek tek aşılmış ve önlerinde bölgede tek büyük güç Türkiye ve Türkiye’nin omurgası oluşturan güç Türk Silahlı Kuvvetleridir. Ergenekon, Balyoz gibi yapay senaryolar devreye konularak zayıflatılmaya başlatılmış, Ordunun namahremine girilmiş, ülke güvenliğine ait tüm kilit belge ve doneler elde edilerek dışarıya servis edilmiştir. Bir ülkenin bekası için yıllardan beri terör ile mücadele eden Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ başta olmak üzere kilit pozisyonunda bulunan birçok komutan sebepsiz yere tutuklanmıştır. Terör örgütleri ile mücadele eden birlikler pasif ize edildikten sonra kirli ilişkilerin küresel işbirlikçileri darbe girişiminde bulunmuşlardır.

KIZILAY İL BAŞKANINI  ALKIŞLAR MIYIZ? KIZILAY İL BAŞKANINI ALKIŞLAR MIYIZ?

Hain planın en temel noktası TSK nin en büyük gücü Hava kuvvetleridir. Sızma girişimleri burada başlanılmış, yer hizmetleri komuta kademesi ile savunma ve hava bombardıman filolar pasif ize edilmiştir. TSK nın ‘T’sinden anlamayan zihniyet darbeyi yanlış yorumlamakla birlikte ayrıntılara inmeye beyin odacıkları almamıştır. Darbenin en etkili karargâhı Hava Kuvvetlerinin iç ve dış güvenlik harekâtına katılan çiğli 2.ana jet üstü ana karargâh kısmıdır.

Kuzey Irak’ta yaşanan gelişmeler ışığında, Emniyet ve Asayiş ile görevli Türk güvenlik birimleri bu olguyu hazmedecek kapasitede olmayacağından dolayı ilk refleks tepkisini verecek olan TSK dır.

HAREKET TARZIMIZ NE OLMALI

Irak devletinin bütünlüğünü koruyan hukuksal metin statüsünün temel dayanağı Lozan anlaşması olup Ankara anlaşması ise adeta tamamlayıcı bir metindir. Tabii haliyle bu anlaşmayı doğuran metin 1926 Ankara anlaşması ile Irak’a ait statü değişikliği Lozan anlaşmasına göre Türkiye hak sahibi yapar yorumu yapılmıştır. Uluslararası angajman kuralları gereği Türkiye ne Atlantik nede Avrasya’nın peşine takılmadan yamacı politika üretmekten vazgeçip kendi kaderini kendisi tayin etmelidir.

Korkmadan Kuzey Irak sınırlarının değişmesi durumunda askeri müdahale haklarının saklı tutulduğu ulusal ve uluslararası arenada açıklanmalıdır.

Editör: Gazete Muğla