Bu yazıyı kimseden izin alarak yazmadım.
▪︎
Kimseye yazıyorum demedim.
▪︎
Kimse yaz/yazma demedi.
▪︎
Basılır mı basılmaz mı hiç düşünmedim.
▪︎
Yazdıklarım doğrudan doğruya ZİYARETÇİ cephesinden..
Muğla ' da siyaset an be an değişiyor.
Chp nin Osman Gürün'süz kaldığı bir dönemde, yeniden Muğla'yı alma ihtimali, rakiplerinin atacağı yanlış adımlara kalmış vaziyette.
AK Parti'de hala hiçbir yerde aday belirlenebilmiş değil. Bırakın belirlenmesini, aday adayı olanlar bile sokağa çıkabilmiş değil. Herkes ya yolda kalırsam düşüncesinde.
Hani, korku tamam da, bu kadar mı dedirtiyor bazen. CHP aday adayları cadde, sokak hatta her duvarda boy boy kendilerini beğeniye sunarken, bizim tarafın aday adayları sanki "mesai bitsin, hava kararsın" öyle çıkarım ofisten der gibi.
Çünkü ben aday adayıyım diyenlerin de umutları yok sanki.
Hal böyle olunca da, siyaset an be an değişiveriyor.
Gelelim Büyükşehir adayına.
Sağdan, soldan, demokrattan, sosyalcisine, solcusundan, en solcususuna kadar her kapıyı çaldı AK Parti. Hayatında bir kere Recep Tayyip Erdoğan'a "Cumhurbaşkanı" bile demeyenler kurtarıcı gibi gösterildi.
Partinin has evlatları, kızları erkekleri tabiri caiz ise, bir cacık olmaz dercesine görmezden gelinip üstü çizilmeye çalışıldı.
Sanki her şey Muğla kazanmasın diye yapılmadı.
Yoksa hakikaten öyle mi?
Mehmet Tosun olmayınca, sermaye elitleri nerede denk getirdilerse Cumhurbaşkanımızın kulağına Aydın Ayaydın'ın adını fısıldamışlar.
Herhalde galip gelen yine demokrasi olacak.
Yani %99 hayır diyenin sözü dinlenmeyecek.
Bunca ismin evine, ofisine defalarca gidenler, bir türlü Behçet Saatçi'ye gidemedi. Kırk yalan düzerek "Reis üstünü çizdi, Bahçeli veto etti" demekten başka da ellerinde hiçbir şey yok. Reis kime demiş üstünü çizdim diye?
Bahçeli kime demiş veto ettim diye?
Yanında mıydınız siz?
Katıksız siyasi yalan anca bu kadar olur.
Chp nin hali malum.
AK Parti'nin durumu belli.
Hal böyle olunca, siyaset yapıcılar için denklem kurmak pek zor olmuyor.
Yeniden Refah Partisi bu yarışta yükselen Parti olarak emin adımlarla tırmanışını sürdürüyor.
Her İl, her ilçe tek tek taranıyor. Nabzına bakılıyor. En muteber kişiler tek tek ele alınıyor.
Yeniden Refah'ın kriterleri belli. Milli olacak, manevi değerlere saygılı olacak, şaibeli olmayacak, dürüst olacak, sevilen olacak....
Muğla' ya da geldiler. Sahada da çalışmalarını yaptılar. Perşembe pazarından başladılar çalışmaya...
Sonra.
Bir kapıyı çaldılar.
Genel Başkan Dr. Fatih Erbakan'ı temsilen gelen Genel Başkan Yardımcısı başladı söze ;
Sayın Genel Başkanımızın talimatı ile geldik. Selamlarını getirdik.
diye başladı.
Sizi Büyükşehir Adayımız olarak görmek istiyoruz.
diye devam etti..
Çaldıkları kapının sahibi, selamı aldı.
Nazik ziyaretleri için kendilerine teşekkür etti.
Tam bu ortamda çok mühim olan bu teklifin kendisi için değerli olduğunu ifade etti ev sahibi.
Sonra el sıkışarak, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ile birlikte gelen Genel Merkez Heyetini kapıya kadar uğurladılar...
Dikkat edilmesi gereken bir hususu arz etmek isterim; Teklif nasıl yapılır öğrenmek gerek. Öyle çay bahçesinde, kır kahvesinde hoşkin oynarken yapılmaz teklifler. Biz gel dedik, gelcem dedi gelmedi diye olmaz bu işler. Kalkarsın, usturup, yol, yöntem içinde CİDDİ CİDDİ gider teklifini edersin Yeniden Refah Partisi gibi...

AK Parti eğer tarihi bir hata yaparak, Behçet Saatçi ya da Yelda Erol'a rağmen !, Mehmet Tosun veya Aydın Ayaydın gibi teşkilatların bile hazmedemediği bir ismi dikte etmesi durumunda, Muğla'da rüzgarın da, ibrenin de yönü tamamen değişir.
Bu durumda tabiri caiz ise "tek parça tulum" bile çıkar.
Netice mi?
O kapının sahibi bu teklifi kabul etti mi?
Belki de ev sahibi son durumun netleşmesini bekliyor da olabilir...
Teklifin kabul edilip edilmediğini söylemedi bizim kuşlar.
Ev sahibine de inanın sormadım.
Yazımı okursa cevabını versin.
O İsim kim mi peki?
O İsim ;
Elvan Göçer.

#SöylerimGeçerim