Bu yazı, şu sıralar hepsi “Milletvekili adayı” olarak adlandırılan, söylemleri ve eylemleriyle, “seçilirse neler yapacaklarını, nasıl davranacaklarını” ortaya koymaları nedeniyle kaleme alınmıştır. * Hocanın namaz kıldırdığı cemaate; “benimle yatıp, benimle kalkacaksınız” demesi gibi, bizlerde bu günlerde seçimle yatıp seçimle kalkıyoruz. Özellikle de gazeteciliğin krallığı olan muhabirliği tek görev olarak icra ettiğimiz süreçte genel başkanlarından tutun da, başbakanına, bakanlarına, milletvekillerine kadar, birçoğu ile işimiz gereği bir arada bulunduk. Kimisi perde önüne aksetti, kimisi perde arkasında bize kaldı..
***
Bir şeyi değil, çok şeyi iyi anladım. Tıpkı sıradan bir işi var iken, milletvekili, belediye başkanı seçildiklerinde bu zat-ı muhteremlerin adeta uzmanlaşma derecesinde hemen hemen her şeyi bir anda öğrendiklerini gördüm, şahit oldum. Hele hele milletvekili olanların.. * Sahi yahu; Anayasa’ya göre tek görevi “yasa yapmak” olan ve bu nedenle de yasama organının mekanı olan Parlamento’ya tıkanmış (oradaki görevlerini de talimatla el kaldır-indir şekliyle yapıyorlar ya..) milletvekillerinin uğraşmadığı, karışmadığı, dolayısıyla bilmediği iş var mı? Tayinden, para (pardon ödenek) takibine, yol haritası çizmeye, okul yeri belirlemeye, plan ve proje çizmeye kadar. “Yok” diyen varsa beri gelsin.
***
Aralarında bir kaçının bakan olduğu Muğla milletvekillerinin bugüne kadar Muğla için ne yaptıkları konusunda kimse bir bilgi sahibi değil. Seçimden sonra siyasetin dar alanlarında çalışmalarını yürüten siyasetçiler de var. Ama sessiz çoğunluğun vekilleriyle ilişkileri, vekillerin de onlarla ilişkileri hiç iyi değil. Bırakın ilişkinin iyi veya kötü olmasını, aslında arada bir bağ bile yok. Çünkü Muğla kendi vekilini tanımıyor. İşin ilginç yanı vekil de kendisini tanıtacak bir “iş” yapmıyor!
***
Sonracığıma, adam avukattır, öğretmendir, mühendistir, doktordur, hatta hiçbiri bile değilse de, her sabah bir işyerini açıp, akşama kapatıp evinin yolunu tutan biridir. Türkiye’de de bu gibi göreve talip olacakları halkın belirlemediği de ortada olduğuna göre, birileri tarafından, “Gel seni belediye başkanı, milletvekili yapalım” denilerek koltuğa oturtulmuştur.
***
Sorarım, size belediye başkanlarının, söz konusu alanda bilgisi olsun olmasın, karışmadığı, yalan yanlış kendi dediğinin olması için yetkisini kullanmadığı, “ben bilmem” dediği teknik, sosyal, kültürel, ekonomik bir alan var mıdır? Belediye başkanlarının demeçlerine bakın, görmek anlamak isterseniz yeter de artar bile. Ama anlamak istemezseniz!.. Malum, “Anlamak istemeyen birine anlatmak kadar zor bir iş yoktur.”
***
Neyse, gelelim sadede ve hisse almak için, “Türkiye’de milletvekili” dedirtecek kıssaya: Çocuğun büyüyünce ne olacağını anlamak istediler. Masanın üstüne bir Kuran, bir şişe şarap, bir dolu cüzdan, bir top, bir plak ve bir kitap koydular. Kuran alırsa çocuk ilerde din adamı, şarabı alırsa sarhoş, cüzdanı alırsa tüccar, topu alırsa sporcu, plağı alırsa sanatçı, kitabı alırsa yazar olacaktı. Biraz sonra çocuğu getirdiler. Şöyle bir baktı masanın üstündekilere. Ve bir koşuda hepsini kucaklayıverdi. Çocuğun masadakilerin hepsini alması karşısında ailenin en büyüğü dede konuştu; “Anlaşıldı, anlaşıldı. Politikacı olacak büyüyünce”.