Son günlerde Türkiye’nin siyasi gündemi hızla değişiyor. Narin cinayetinden bu yana, her gün yeni bir konu toplumun dikkatini başka yöne çekiyor. Bir gün hastanelerde yaşanan bebek ölümleri manşetleri süslüyor, bir başka gün yoksul bir ailenin yangında kaybettiği beş çocuğunun trajedisi ülkeyi sarsıyor. Sokakta “açız” diyen insanların feryatları, toplumsal çalkantılarla birlikte gündemin başına yerleşiyor.

Bu tür dramatik olayların olmadığı günlerde ise, Anayasa’nın değiştirilmesi bile söz konusu olamayacak ilk dört maddesi tartışmaya açılıyor ya da yıllardır “Bebek Katili” olarak bilinen terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük talepleri gündeme geliyor. Şimdi de CHP’li belediyelerin konser harcamalarına yönelik soruşturmalarla tartışmalar alevlenmiş durumda. Türkiye, hızla değişen gündemiyle adeta ateş topuna dönmüş bir ülke görünümünde.

Gündem Bilinçli mi Yönlendiriliyor, Yoksa Birikmiş Sorunlar mı Patlak Veriyor?

Gündemdeki bu ani değişimler bilinçli bir yönlendirme mi, yoksa ülkenin çözülmemiş, birikmiş sorunları mı bir bir patlak veriyor? Ekonomik sıkıntılar, yoksulluk ve açlık, toplumun en temel sorunları haline mi geldi? Yoksa bu sorunların tartışılması, bazı çevreleri mi ürkütüyor? Bir yandan ekonomik koşullar zorlaşıyor, bir yandan artan yoksulluk toplumun her kesiminde derin bir endişeye yol açıyor. Eskiden yalnızca benzin ya da şeker kuyruklarıyla anılan ülke, bugün “var olanı alamayan” bir toplum haline mi geldi?

Bu soru, toplumun dikkatini sıkıntılarından uzaklaştırmak isteyenlerin bilinçli bir yönlendirmesini mi işaret ediyor? Yani gündem, sosyal patlamalara ve artan sefalete dair derin sorunların konuşulmasının önünü mü kesiyor?

Gündemi Asıl Şekillendiren Sorunlar Görmezden Geliniyor mu?

Artan işsizlik, gıda fiyatlarındaki rekor artışlar ve hayat pahalılığı gibi ülkenin temel meseleleri göz ardı edilirken, çeşitli politik figürlerin açıklamaları ya da belediyelerle ilgili soruşturmalar gündemi belirler hale geldi. Bu tür gündemlerle toplumun asıl sorunlarının üzeri mi örtülmeye çalışılıyor?

Bugünün Türkiye’sinde, yalnızca gündemlerin hızla değişmesi değil, değişen bu gündemlerin ardında yatan nedenler de derin bir soru işareti yaratıyor. Halkın gerçek sorunlarına dair bir çözüm bulmaktansa dikkat dağıtıcı konularla dolup taşan bu gündem, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak kalıyor.

Bu değişken gündem, toplumun yalnızca sorunlarla baş başa kalmasına değil, aynı zamanda umut ve çözüm arayışlarının da boşa çıkmasına yol açıyor. Bugün Türkiye, yalnızca ekonomik sıkıntıları değil, aynı zamanda bilinçli yönlendirmelerle şekillenen bir gündemin ağırlığını da taşıyor.

Tandoğan Uysal