Kimimiz ev sahibi kimimiz kiracıyız. Aslında hayata dönüp baktığımızda dünyada da kiracı değil miyiz?
Bu gün varız belki ama yarın olacağımızın garantisinin olmadığı bir hayata sahibiz. Muğla’ nın en lüx dairesin senin olsa ne yazar, Arasta’ da müstakil bir evde kiracı olsan ne yazar.
Birimizin diğerinden üstünlüğünü neyle ölçülebilirki. Bu dünyadan ebediyete göçüp giderken yanımızda ne götürüyoruz sevap ve günahlarımızdan başka. Kefende hiç cep gödünüz mü?
Bir ev sahibi düşünün… İstediği kişiye evini kiraya verebilir, isteği kişi ile kira kontratı imzalar. O ev sahibinin komşusu olsak bile kiracısının olması ya da olmaması gereken kişi hakkında karar verecek yetki bizde yok değil mi?
O sebeple kiracı; iyidir, kötüdür, hırlıdır, hırsızdır , samimidir, değildir, çalışkanadır, tembeldir bizi ilgilendiren bir konu olmaz. Bırakın bazı kararları evin sahibi tek başına alsın. Kiracı evi yakar mı, yıkar mı ,döker döküştürür mü ne yaparsa yapsın . Alan razı satan razı tabir yerindeyse.
Kontratın süresi biter evi boşaltma vakti gelir bir gün elbette. O zaman biz demedik mi ? sorularını kiracı hiç sormasın. Zaten ev sahibi evdeki enkazı görünce anlayacaktır harabeye dönmüş o kendisine göre saray gibi olan güzeller güzeli evinin halini görünce yanlış insanlarla yola çıkmanın bedelini ağır ödediğini.
“Yanlış insanlarla sürü halinde yürüyeciğime, kendi doğrularımla tek başıma yürümeyi tercih ederim” ifadesi anlamına en uygun dönemde sanırım. Bırakın yanlışına doğrusuna ev sahibi karar versin. Malda kendisinin mülkde kendisinin öyle değil mi?
Ama “ malda yalan , mülkte yalan var biraz da sen oyalan” diyen Yunus gibi ancak oyalanıyoruz aslında. Sonuçta hepimiz kiracıyız değil mi?