Her toplumun tarihinde büyük askeri dehalar olabilir. Halklarının kaderlerini değiştiren cesur önderler bulunabilir. Zamanın bilimlerine hakim gerçek bir entellektüel olan liderleri bile olabilir. Fakat çok az millet bu özelliklerin hepsine sahip tarihin en büyük liderlerinden biri için o bizim değerimizdir diyebilir.
O bize istanbulu armağan eden büyük dahi.
15.yüzyıl Osmanlı Devleti ufacık bir beylik Macaristan sınırlarından Kırım ve Anadoluya uzanmış devasa bir devletin vücudu kurulmuş.
Tüm bu toprakların ise ortasında Doğu Romanın bin yıldır geçilemeyen surlarının arkasında dünyanın başkenti ve en güzel şehri Konstantini’ ye. Defalarca kuşatılan yalnız bir kere haçlıların eline düşen yağmalanan, zayıflayan ama hala güzel hala dünya ticareti için en önemli. Dünyanın en büyük mimari şaheseri Ayasofyayla süslü o harika şehir.
O günlerde Sultan 2. Murat tahtta birbiriyle mücadele halinde vezirleri ve paşaları.
Doğuda ve batıda en ufak zayıflıkta saldırmaya hazır düşmanları var. Savaş, siyasi çekişmeler ve hükümdarlık yükü padişahı yıpratmış adeta her şeyi bırakıp kenara çekilmeye hazır. En sevdiği oğlu Alaattin’ in ölümü onu sarsıyor. Tahtın veliahtı oğullarının en küçüğü Mehmet oluyor.
Mart 1432 de Edirnede doğdu. Küçücük bir çocukken Kuran’ı Kerimi ezberledi ve hatmetti. Fasçayı öğrendi. Aynı zamanda İtalyanca ve Latinceyide çok iyi seviyede öğrendi.
Antik yunanca öğrendi. Homeros’un İlıad’sını aslından okudu. Onun düşünce dünyasında İlıad’ın destanında Turuvanın Yunanlılar tarafından yok edilmesinin öyküsü büyük gerekti. Babası tahttan çekildi Sultan 2. Mehmet olarak 12 yaşında hükümdar oldu. İlk kez bir çocuğun tahta geçtiğini duyan bütün düşmanlara bir fırsat doğdu. Macar kralı bir haçlı seferi ilan etti. Edirnede halk paniğe kapılmıştı. 2. Murat ordusunun başına geçerek yeniden fiilen Sultan oldu ve büyük bir zafer kazandı. Üstüne üstelik bir yeniçeri isyanı patladı ve genç Sultan Mehmet kontrolu tamamen babasına bırakmak zorunda kaldı. Bu onun hırslı, kendini ispat etmek isteyen dehası için büyük bir geri adımdı. Manisaya döndü ve eğitimine devam etti. Babası vefat ettiğinde beni seven ardımdan gelsin diyerek 2. kez tahta çıktı ve tarihi yazmaya başkadı. Amacı tuna nehrenden fırat’a tüm toprakları kapsayan merkezi bir imparatorluk’du. Bunun için Kostantiniyi bizim şimdi İstanbul dediğimiz bu şehri almalıydı. Çünkü şehir Balkanlarla Andolu toprakları arasındaydı. Bizansın zayıflamasıyla iki kilise yakınlaşmıştı. Bu birleşme Osmanlı için büyük bir tehlikeydi. Rumeli hisarını inşa etmeye karar verdi. Karşısında Anadolu hisarı vardı. Boğazın en dar yerinde 4 aylık bir süre içinde Bizanslıların saldırılarına rağmen hisarı inşa etmeyi başardı. Böylece Karadenizden yardım ve gıda gelmesini engelledi. 6 nisanda kuşatma başlattığı kuşatma 53 gün sürdü. 20 nisan 1453 de 4 büyük italyan yardım gemisi Osmanlı donanmasının çabasına rağmen İstanbul’a girdi. Bu durum bizanslılar arasında büyük bir sevince Osmanlı ordusunda ise büyük bir hüsrana uğradı. O anda ümitler sıfırlanmıştı. Rivayetlere göre Sultan Mehmet çadırına kapanmış ve kimseyi yanında istememiş. Büyük gemileri birileri inanmasada karadan yürüterek Haliç’e indirmeyi başardı. Bun bitirici bir hamleden çok bir şaşırtmacaydı.
Şehri savunanların moralini iyice bozdu ama şehri feth etmenin de tek yolu karadan savaşmaktı. Günler geçiyor Macar ordusu karadan Venedik donanmasının Egeden şehri kurtarmak için geldiği haberleri askerin moralini bozuyordu. Nihayet 29 mayıs sabahı büyük saldırı gerçekleşti. Sultan Mehmet o günün öğleninde Ayasofyada namazını kıldı. Doğuya ve batıya hem Romaya ve Bizansa hükmeden bir Dünya İmparatorluğunun hükümdarı olmak istiyordu. Bunun için ilk adım feth ettiği o yıkık şehiri ayaklandırmaktı. Bu günkü Kapalı çarşıdan Un kapanına şehrin ekonomik hayatını kurtaracak eserleri o yaptı. Fethlere devam etti. Fatih’in Mayıs 1481 de Maltepe de ordu başında kendisine verilen ağır bir ilaç sonucu öldüğünü biliyoruz. Tarihçilerin çoğu zehirlendiği konusunda hemfikir. Çok büyük bir orduyla sefere çıkmış Üsküdar’a ayak basmıştı. Büyük ihtimalle bu bir şaşırtmaydı. Doğuya gider gibi yapıp Batıda ortaya çıkacaktı. Zaten fatih çıktığı seferlerde nereye gideceğini son ana kadar kimseye söylemezdi. O yüzden kimse bilmiyordu. Ama tahminlere göre İtalyayı feth’e Romanın hakimi olmaya gidiyordu. İşte bu büyük adam o gün zehirlendi vefat etti. Batı onu Orta çağı bitirip Yeni bir çağı Rönesansı başlatan adam olarak bildi. Fakat belki daha önemlisi o çocukluk hayallerini gerçekleştirmeyi başardı. O Peygamberin hadisine nail olmayı başardı. “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel bir ordudur. (Buhari, Müslim, Tirmizi)” Güzel bir komutan olmayı başardı. Adını islam tarihinde çok güzel bir yere yazdırdı. Kim bilir bu dahi insan 49 yaşında zehirlenerek ölmeseydi daha ne güzel işlere imza atacaktı.