Türkiye’nin eşsiz doğal miraslarından biri olan Bafa Gölü, yaşam savaşı veriyor. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, Bafa Gölü’nün giderek kötüleşen durumu hakkında konuşurken, hepimizi doğaya karşı sorumluluğumuzu sorgulamaya davet etti. Eğer Bafa Gölü gibi bir değeri koruyamıyorsak, “doğa dostu” olduğumuzu nasıl iddia edeceğiz?

Ekolojik ve kültürel zenginliğiyle tanınan, Aydın ve Muğla illeri arasında uzanan bu göl, bugün adeta can çekişiyor. Bir zamanlar kuş cenneti olarak bilinen bu alan, sanayi atıkları, tarım ilaçları ve aşırı su kullanımı nedeniyle ağır bir tahribata uğradı. Balık türleri hızla yok olurken, göçmen kuşlar birer birer yuvalarını terk etti. Renk değiştiren suyu ve yok olmaya yüz tutmuş ekosistemiyle Bafa, artık bir çöküşün sembolü haline geldi. Bu, yalnızca bir gölün değil, bir ekosistemin ve dolayısıyla bir geleceğin kaybıdır.

“Çevre Dostu” Politikalar Gerçekten Ne Kadar Etkili?

Türkiye, çevreyi koruma adına çeşitli projeler yürütüyor. Yetkililer her fırsatta çevre koruma projelerinden ve sürdürülebilir tarım uygulamalarından söz etse de, Bafa Gölü’nün durumu bu vaatlerin ne kadarını yerine getirebildiğimizi sorgulatıyor. Bu kadar göz önünde olan bir ekosistem bile korunamıyorsa, çevre dostu projelerin kalıcılığı ne kadar güvenilir?

Bugün ortada pek çok bilimsel rapor ve çözüm önerisi var. Büyük Menderes Nehri’nin kirliliğini azaltmak, çevredeki tarım alanlarında kimyasal kullanımını denetlemek ve atık yönetimini sıkı bir şekilde uygulamak önerilen başlıca adımlar arasında. Ancak bu öneriler kâğıt üzerinde kalmaya devam ederse, doğa dostu söylemimiz yalnızca göstermelik kalacak. Türkiye’nin çevre politikalarının inandırıcılığı, burada atılacak somut adımlarla ölçülecek.

Doğayı Korumak Sadece Turizm ya da Ekonomi İçin Değil

Doğanın değerini yalnızca ekonomik faydayla ya da turizme katkısıyla sınırlandırmak büyük bir yanılgıdır. Doğa, insan hayatının temelidir. Bafa Gölü’nün yok olması, yalnızca bir gölün kaybı anlamına gelmez; yerel ekosistemin bozulması, bölgedeki tarım alanlarının verimliliğinin düşmesi ve yerel halkın geçim kaynaklarını yitirmesi anlamına gelir. Doğaya karşı duyarsız kalmak, aslında kendi geleceğimize sırt çevirmektir. Çocuklarımıza bırakacağımız miras, göz göre göre yok ettiğimiz doğa alanları olmamalı.

Ortak Mirasımıza Sahip Çıkma Zamanı

Bafa Gölü, Türkiye’nin ortak mirasıdır; onun korunması yalnızca yerel yönetimlerin değil, tüm Türkiye’nin sorumluluğudur. Çevresel sorunlar tek bir bölgeye ya da kuruma indirgenemez. Eğer gerçekten doğa dostu bir ülke olduğumuzu göstermek istiyorsak, Bafa Gölü için harekete geçmek zorundayız. Göl, yalnızca bir bölgeyi değil, tüm Türkiye’yi temsil eden bir semboldür. Bu gölü koruyarak, hem doğaya hem de geleceğimize olan sorumluluğumuzu yerine getirmiş olacağız.

Bafa Gölü’nün Korunması, Türkiye’nin Geleceğine Yatırım Yapmaktır

Bafa Gölü, doğayı koruma konusunda samimiyetimizin sınavıdır. Türkiye’nin geleceği, su kaynaklarını, ormanlarını ve ekosistemlerini koruyabilme gücünde yatıyor. Eğer Bafa Gölü gibi bir doğal zenginliği koruyamazsak, geleceğimiz için nasıl umut vaat edeceğiz? Doğaya ve doğal kaynaklara sırt çevirmek, aslında kendi geleceğimizi yok saymaktır.

Bugün Bafa Gölü’ne sahip çıkmak, Türkiye’nin doğal zenginliklerine ve çevreye olan bağlılığını kanıtlamak için bir fırsattır. Ülkemizin geleceğini, çocuklarımıza bırakacağımız doğa mirasını kaybetmemek için bu sınavdan başarıyla çıkmalıyız.

Tandoğan Uysal