2023 seçimlerinden sonra AK Parti’nin “Türkiye Yüzyılı” adıyla sunduğu 100 yıl vizyonu, hem gelecek hedeflerini hem de geçmiş 22 yılın bilançosunu yeniden şekillendirme çabası olarak görülebilir. Bu proje, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı için iddialı bir yol haritası sunmayı amaçlasa da, geçmişteki hataları örtbas etme veya telafi etme girişimi olarak da okunabilir.

100 Yıl Projesi: İddialı Bir Vizyon

Ekonomi ve Teknoloji Odaklı Hedefler

Projenin temel unsurları arasında ekonomik kalkınma, dijital dönüşüm, yerli üretim ve teknolojik atılım yer alıyor. Savunma sanayisindeki başarıları daha da ileri taşıma hedefi, dikkat çeken bir nokta. AK Parti, bu projeyle özellikle genç kuşağa bir gelecek vizyonu sunmayı hedefliyor. Ancak, geçmişte borçlanmaya ve tüketim odaklı politikalara dayalı bir ekonomik modelin uygulanmış olması, bu hedeflerin gerçekçiliği konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Yeşil Dönüşüm ve Enerji Politikaları

Proje, çevresel sürdürülebilirlik ve enerji bağımsızlığına da vurgu yapıyor. Nükleer enerji projeleri ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi, Türkiye’nin enerji politikalarında dönüşüm vaat ediyor. Ancak geçmişte çevresel etkiler göz ardı edilerek yapılan mega projeler ve doğa tahribatı, bu hedeflerin samimiyeti konusunda eleştirilere yol açabilir.

Günah Çıkarma mı?

AK Parti’nin 100 yıl projesi, bir bakıma 22 yıllık iktidarın eksiklerini ve hatalarını telafi etme çabası olarak değerlendirilebilir. Özellikle ekonomi, demokrasi ve toplumsal huzur konularında yaşanan kayıpların farkında olan iktidar, bu projeyle yeni bir başlangıç yapma iddiasını taşıyor. Ancak geçmişin hatalarıyla hesaplaşmadan yeni bir vizyon sunmanın, sadece yüzeysel bir imaj çalışması olarak kalma riski bulunuyor.

Demokratikleşme Vurgusunun Eksikliği

Projenin detaylarına bakıldığında, demokrasiyi güçlendirme, ifade özgürlüğünü artırma veya toplumsal kutuplaşmayı azaltma gibi başlıkların ön planda olmadığı görülüyor. Bu eksiklik, projenin bir “günah çıkarma” olarak değil, daha çok mevcut düzeni sürdürme çabası olarak algılanmasına neden olabilir.

Türkiye Yüzyılı: Gerçekçi mi, Popülist mi?

Sosyal ve Ekonomik Zorluklarla Uyum

Türkiye’nin yüksek enflasyon, işsizlik ve beyin göçü gibi temel sorunlarının çözümü için somut adımlar atmadan, “Türkiye Yüzyılı” vizyonu hayata geçirilemez. Bu proje, mevcut ekonomik ve sosyal koşullar göz önüne alındığında, uzun vadeli ve gerçekçi bir plan yerine, kısa vadeli siyasi bir strateji olarak da değerlendirilebilir.

Gençlere Hitap Etme Çabası

AK Parti’nin bu projeyle özellikle gençlere ulaşmaya çalıştığı açık. Ancak, son 10 yılda gençlerin ekonomik zorluklar ve eğitim sistemindeki sorunlar nedeniyle yaşadığı hayal kırıklıkları, bu hedeflerin kabul görmesini zorlaştırabilir. 100 yıl vizyonunun, gençlerin ihtiyaçlarına yönelik somut çözümler sunması şart.

100 Yıl Projesi’ni Nasıl Okumalıyız?

AK Parti’nin 100 yıl projesi, hem geçmişle hesaplaşma hem de geleceğe yönelik bir umut vaat etme girişimi olarak değerlendirilebilir. Ancak bu vizyonun inandırıcılığı, geçmişte yapılan hataların ne ölçüde kabul edilip, bu hataların nasıl telafi edileceğiyle doğrudan bağlantılı.

Gerçekçi Olmalı: 

Somut hedefler ve uygulanabilir politikalar olmadan, bu proje siyasi bir söylemden öteye geçemez.

Toplumsal Kapsayıcılık Şart: 

Geçmişte kutuplaşmayı artıran politikalar yerine, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir vizyon geliştirilmeli.

Demokrasi ve Hukuk Öncelik Olmalı: 

Ekonomik ve teknolojik hedeflerin yanında, demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü gibi temel konuların göz ardı edilmemesi gerekiyor.

Türkiye Yüzyılı Bir Fırsat mı?

AK Parti’nin 100 yıl projesi, doğru yönetildiği takdirde Türkiye için yeni bir dönüm noktası olabilir. Ancak bu vizyon, geçmişin hatalarından ders almayı ve mevcut sorunlarla yüzleşmeyi gerektiriyor. Türkiye’nin geleceğini inşa etmek için, sadece iddialı projeler sunmak değil, aynı zamanda geçmişin muhasebesini yapmak ve toplumun güvenini yeniden kazanmak şart. Bu nedenle, “Türkiye Yüzyılı” projesinin başarıya ulaşması, sadece ekonomik hedeflere değil, toplumsal uzlaşı ve demokratik reformlara da bağlı.

Tandoğan Uysal