Muğla Haberleri

MİTOLOJİK İZLER

Geçenlerde halamın oğlu çocukluğumuzdan bildiğimiz inanışın (yahut her ne diyeceksek) izlerinin kadim Altay Türk Mitolojisinden geldiğine dair bir yazı...

Geçenlerde halamın oğlu çocukluğumuzdan bildiğimiz inanışın (yahut her ne diyeceksek) izlerinin kadim Altay Türk Mitolojisinden geldiğine dair bir yazı gönderince bayağı şaşırmış, kökleri binlerce yıla dayanan bir medeniyetin çocuğu olmanın haklı gururunu yaşamıştım.

Gerçekten de sözünü ettiğim konuda kısa bilgilere Prof. Dr Bahaeddin Ögel'in Türk Mitoloji'si isimli eserinde rastladım. Hocaya göre "Bürküt" kartal demektir. Merküt sözü de bu kelimeden gelmektedir. Merküt Altay'daki Türkler arasında "Gök Kuşu" olarak belirtilen mitolojik bir kuştur. Rivayet o ki o kuş o kadar büyükmüş ki sol kanadı ayı sağ kanadı güneşi kapatırmış. Eski Türklerdeki Toğrul kuşu ile veyahut Selçuklu çift başlı kartalı ile söz konusu Merküt'ün bir ilgisi var mıdır konunun uzmanlarının cevaplayabileceği hususlardır.

Konunun bizi ilgilendiren yönü ise daha da ilginç; Merküt efsanesinin Anadolu'da geç yerleşik hayata geçen Türkmenlerdeki karşılığı ise "Horkut"dur. Çocukken gece yattıktan sonra uyumayıp yaramazlık yaptığımızda büyüklerimiz "Horkut torbanı sarkıt da, gel şu çocuğu korkut" derlerdi. Bu "Horkut"un nasıl bir şey olduğunu tahayyül edemezdik ama kökü çok derinlere dayanan bir mit olduğunu bilmeden çok korkardık. Büyükler gece gaz lambası ışığında "horkut"u çağırmışlarsa artık korkudan konuşmaya takatimiz olmazdı. O tedirginlikle, başımıza yorganı çeker, sessiz soluksuz uykuya dalıp giderdik.

İşin daha ilginci cuma günü araştırmacı yazar Ahmet Özdemir beyle birlikte iken konuyu açtım. Çok şaşırdı. Sarız muhitinde "Horkut" yerine "Berkit" dendiğini söyledi. Yani onlar kimi zaman "Horkut, torbanı sarkıt gel şu çocuğu korkut" kimi zaman da "Berkit torbanı sarkıt da gel şu çocuğu korkut" derlermiş. Ahmet Amcaya Bürküt sözünün Bahaeddin Ögel'e göre Kartal olduğunu söyleyince durum daha da aydınlığa kavuşmuş oldu.

"Horkut"un dışında da çocukları korkutma yöntemleri vardı büyüklerin. Mesela bir yere girmemizi istemiyorlarsa orada "kurttan yavuz kurbağa"nın olduğunu söylerlerdi. Nasıl bir şeydi, ins miydi cins miydi bilmezdik "kurttan yavuz kurbağayı". Lakin orada "kurttan yavuz kurbağa" var dendiyse   gel de gir oraya yüreğin yetiyorsa . Bir gün belki de bu "kurttan yavuz kurbağa"nın da izine bir mitolojik inanışta denk geliriz.

Zengin sözlü kültürü yazıya aktarmakta çok geç kaldık doğrusu. Rahmetli Hatça anamdan -ki kendisinin okur yazarlığı yoktu- Dede Korkut hikayelerinden Bamsı Beğrek'in bir varyantını dinlemiştim. Lakin yazıya aktarmadık, hafıza-i beşer de nisyan ile malûl olunca unuttuk gitti.

Gerçekten de, Köyde, Kaf-ı Küf Dağının arkasına Zümrüdü Anka Kuşu üzerinde giden kişinin kuş gak diyince et, guk diyince süt verişini sonra yolcuğun sonuna doğru et bitince baldırından bir et parçasını keserek kuşa verdiğini hikaye ederlerdi. Lakin Pers Mitolojisinin bu mitolojik kuşu bizim hikayelerimize nasıl girmişti hatırlamak mümkün değil.

Bu vesile selam ve saygılarımı sunarım.