Yıl 2009 gazetelerde çarpıcı bir başlık var. “Bürokrasi yükü vatandaştan kalkıyor” başlığı görür görmez hepimizde bir merak haberi okuyoruz. “Meclis, vatandaşı bürokrasiden kurtaracak bir dizi adım atıyor. Devlet kapısında istenen 420 çeşit belge işlemden kalkacak. Hükümet, vatandaşın kamu iş ve işlemlerinde karşılaştığı bürokrasi çilesinden kurtulması için düğmeye bastı. 215 hizmette noter onayı zorunluluğu kalkarken, sabıka kaydının internetten alınması kolaylığı da geldi. Dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu bürokrasiyi kolaylaştıracak düzenlemeye imza attı.”
***
Bürokrasi bir toplumda tabandan yukarıya çıktıkça daralan bir yapı içinde örgütlenmiş olan, kişisel olmayan genel kurallar ve işleyiş ilkelerine göre çalışan sistem ve kurallar grubudur. Amacı resmi olarak idari işlevlerle olsa da uygulamada yorumlamalar nedeniyle bazen resmi olmayan etkilere açık olabilmektedir. Kavram olarak özellikle politika ve sosyoloji alanlarında tartışmalara yol açmıştır. Bunlardan en önemlilerinden biri Max Weber'in öne sürdüğü hiyerarşi ve ideoloji içerikli çalışmadır. Günümüzde yaygın olan bürokratik sistemlere devlet, silahlı kuvvetler, hastaneler, bakanlıklar ve okullar verilebilir. Bürokrasi yönetsel bir mekanizma olmakla birlikte hiyerarşik emir komuta zincirinin yer aldığı yapılardır. Bu zincirin her halkasında kullanılan otorite, görevin yasal sorumluluk alanıyla ve amirlerin takdir yetkileriyle sınırlıdır.
***
Yıl 2016 bu kararın alınmasının üzerinden yedi koca yıl geçti peki bürokrasi yükü azaldı mı acaba? Önceki gün Yeni Asır gazetesi Muğla Büro şefi gazeteci arkadaşım Adem Ülker’in sosyal medya üzerinde yaptığı bir paylaşım dikkatimi çekti. Tek görevi haber yaparak olayları ve gerçekleri vatandaşa ulaştırmak olan meslektaşım sorduğu sorulara bir türlü cevap alamıyor.
***
Gazeteci dostum Ülker’in sosyal paylaşım sitesinde “20 yıl sonra mektup yazmak” başlığı ile paylaştığı düşünceleri bir çok ironiyi de içinde barındırıyor.
“20 yıl sonra ilk kez mektup yazmak...
malum, teknoloji gelişti. haberleşmek ve bilgiye ulaşmak çok kolay. Ya da öyle görünüyor, bu kolaylık Muğla bürokrasisi için geçerli değil. Bir muhabir olarak yarın saban PTT'ye giderek mektup göndereceğim. Aslında mektup değil de dilekçe...
Haber için ulaşmak istediğim 3 cümlelik -yanlış okumadınız sadece 3 cümle- bilgiye ulaşamıyoruz. Dilekçe ile başvurmamız lazımmış!
Konu şu: 2B arazilerinin Nisan'da satışa çıkarılacağı ilgili bakanlık tarafından açıklandı. Muğla'da ne kadar 2B arazisi var, kaç kişi faydalanacak ve tahminen ne kadar gelir elde edilecek?..
Bunları sordum telefonda Milli Emlak Şube Müdürüne. Müdür Bey, "Vali beyin talimatı var. Ben bilgi veremem. Valiliğe dilekçe ile başvuracaksınız, o dilekçe bize gelecek, biz cevabını vereceğiz, o cevap valilik tarafından size ulaştırılacak" dedi. Valilik basın bürosundaki arkadaşları aradım, sonuç yok. Bu durumda bu saatte dilekçe yazdım. yarın sabah Muğla merkez PTT'den, 150 metre uzaklıktaki Valiliğe, içinde dilekçe olan iadeli taahhütlü mektup göndereceğim. Bu arada, BİMER'e de yazdım malum soruları... BİMER ve Valilik kaç günde cevap verir bilmiyorum ama, o bilgiler okuyucuya zamanında ulaşacak, bundan kimsenin şüphesi olmasın...
Valilik demişken aklıma geldi. 27 Kasım 2015'te bir haber yaptım. Kavaklıdere'denin bir köyünde 4 çocuğundan 3'ü engelli olan bir ailenin haberi. yaşlı ana - baba, "En büyük kızımız engelsizdi. biz ölünce kardeşlerine o bakar diye düşünüyorduk. O da meme kanserinden öldü. biz ölürsek çocuklarımıza ne olacak?" diyorlardı... Aile ve Sosyal Politikalar Müdürü'nün arayıp durumu anlattım, "Vali Bey'in izni olmadan konuşamam" dedi. "Sayın Müdürüm, 'Endişe etmesinler, devlet onların yanındadır' diyemez misiniz?" dedim, "Siz vali Bey'e ulaşın, telefonla bile izin verirse açıklama yaparım" diye devam etti. Valilik özel kalemine ulaştım, durumu anlattım, haber 30 Kasım'da yayınlandı, ilgili kurumlardan tam 79 gündür , "Devlet engelli / engelsiz vatandaşının yanındadır. Hiç endişe etmesinler. çocukları çocuklarımızdır" açıklaması gelmedi. Dolayısıyla bize BİMER ve PTT seçeneği kalıyor... Özlemiştik pul kokusunu...”
***
Hazırlanan dilekçe PTT şubesinden 150 metre ileride bulunan Valilik binasına iadeli taahhütlü olarak 5 lira 90 kuruş karşılığı gönderildi. 16 şubat 2016 tarihinde gönderilen dilekçeye cevap ne kadar zamanda gelecek göreceğiz. Ancak 50 metrelik mesafeyi beş ayda gelemeyen mahkeme delillerini görünce biz ne zaman teknolojiyi kullanacağız diye sormaktan da kendimi alamıyorum.