Gerek seçimle gelen siyasetçilere olsun gerekse bir şeyi başarmak için gelen insanlara olsun hepsi bu görevlere başarı için gelirler.
Oysa onları zaman zaman acımasızca eleştiririz. Onlara hain, hırsız, akla gelmeyecek olumsuz eleştiriler yaparız.
Örneğin Türkiye’de bir ülkenin başına getirilen siyasetçiler bunların başında gelir.
CHP’nin Izmir Milletvekili Tuncay Özkan’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki sosyal paylaşımında hakaret içerikli kullandığı dil bugün batıda kullanılan dilden çok uzaktır.
Bu paylaşım da Tuncay Özkan, siyasi bir figüre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik çok sert bir dille eleştiride bulunuyor, lüks yaşam tarzını ve ekonomik politikalarını hedef alarak, erken seçim talebinde bulunuyor.
Bu tür eleştiriler, Türkiye'deki siyasi tartışmaların yoğunluğunu ve kutuplaşmayı yansıtıyor. Özkan, mevcut yönetimi zenginleri korumakla suçluyor ve halkın sıkıntılarına yeterince duyarlılık gösterilmediğini savunuyor.
Bunu yaparken kullandığı terimlerde hukuki açıdan hakaret dozu çok yüksek.
Örneğin şu anki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a benzer eleştiriler yüzünden Cumhuriyet Savcıları hemen harekete geçip böyle ithamlardan dolayı sosyal medyada paylaşım yapanlar hakkında soruşturma başlattığını okuyoruz.
-Böyle ucu açık eleştiri dozu gelişmiş Batı Avrupa ülkelerinde yok.
Her şeyin bir kuralı ve dozu vardır. Ben bunu spor camiası içinde söyleyebilirim. Orada da aynı şey geçerlidir. Başardıkları zaman antrenörleri, futbolcuları göklere çıkarırız. Bir şeyler eğer kötü giderse de yerden yere vururuz.
-Onur ve haysiyet çok önemli bir değerdir
İnsan onuru ve haysiyeti kadar önemli bir şey yoktur. O nedenle Türkiye artık bu ithamlardan vazgeçmelidir.
Beğenmediğimiz o gelişmiş Batı uygarlıkları bunları çoktan almıştır. İleriye gidiyorlarsa bir nedeni de bundandır.
-Bir denge olmalı
Bu konu, modern demokrasilerdeki eleştiri, ifade özgürlüğü ve kamu görevlilerinin hesap verebilirliği konularının karmaşıklığını ve hassas dengesini yansıtır.
Bir lider ya da siyasetçi, özellikle de halk tarafından seçilmişse, halkın beklentilerini karşılamak, ülkeyi veya belirli bir alanı yönetmek için yetkilendirilmiş demektir.
Bu yetkiyi kullanırken, başarı ya da başarısızlıklarına göre değerlendirilirler. Ancak, bu değerlendirme süreci her zaman objektif olmayabilir ve çoğu zaman duygusal tepkilerle dolu olabilir.
-Eleştiri demokrasinin en önemli parçasıdır
Eleştiri, demokrasinin önemli bir parçasıdır. Eleştiriler, liderlerin sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamak ve halkın sesi olabilmek için hayati öneme sahiptir.
Ancak, eleştirinin yapıcı ve objektif olması beklenir. Eleştiri, bir liderin politikalarını, kararlarını ve icraatlarını sorgulamak için bir araçtır.
-Yasal sınırı aşmamalı
Ancak bu eleştiriler, karalamaya, hakarete, ya da asılsız suçlamalara dönüştüğünde, yasal sınırları aşabilir.
Türkiye gibi ülkelerde, Cumhurbaşkanı'na yönelik eleştirilerin sıkı bir şekilde izlenmesi, ifade özgürlüğü ile kamu görevlilerinin saygınlığının korunması arasındaki çizginin nasıl çekileceği konusundaki tartışmaları sıkça gündeme getirir.
Anayasalar ve yasalar, bir yandan devletin en üst makamında bulunan kişilere yönelik haksız saldırıları engellemek için düzenlemeler yaparken, diğer yandan da halkın fikirlerini özgürce ifade edebilmesini güvence altına almayı hedefler.
Bu dengeyi kurmak zor bir meseledir ve her toplumda farklı şekillerde ele alınır.
Cumhuriyet savcılarının, sosyal medyada yapılan belirli paylaşımlar üzerine soruşturma başlatması, bu dengeyi koruma çabasının bir parçası olarak görülebilir. Ancak, bu tür soruşturmalar aynı zamanda ifade özgürlüğü konusunda sınırların nasıl belirlendiği konusunda tartışmalara yol açabilir.
Eleştirinin ifade özgürlüğü sınırları içinde kalması, ancak aynı zamanda iftira, hakaret ve asılsız suçlamalardan kaçınılması önemlidir.
Bu, hem eleştirinin yapıcı olmasını sağlar hem de toplumdaki kutuplaşmanın önüne geçebilir.
Sonuç olarak, liderlere yönelik eleştiriler, demokrasinin ve halkın sesinin bir parçasıdır. Ancak bu eleştirilerin hangi noktada hukuki bir mesele haline geldiği, her toplumun kendi yasal ve kültürel bağlamına göre değişir
Tandoğan Uysal