Orkestraların popüler olduğu dönemdi. Bir klavye, bir gitar, bir bateri, bir basgitar ve solistten oluşan orkestralar düğünlerin ve özel gecelerin vazgeçilmeziydi. Ric-Tic-Tic ritmi duyulmaya başlar bateriye basgitar eşlik etmeye başlar. Armonik sesler ise klavyeden akorlar halinde gelmektedir hemen ardından da Gibson gitardan tınılar duyulmaya başlar. Duyulan ilk tını ise salonların değişmeyen dansı tangodur. Solist intronun ardından başlar söylemeye;
“Papatya gibisin beyaz ve ince,
Eziliyor ruhum seni görünce,
İsmin dudaklarımı yakıyor neden,
Nedir bu çektiğim senin elinden,
Yalvarırım sana gel üzme beni,
İnan bana çok seviyorum seni,
Gel kollarıma artık bekliyorum,
Papatyam seni özlüyorum,
Neden sanki öyle dudak büküyorsun,
Yoksa açık söyle hiç mi sevmiyorsun,
Sana soruyum neden susuyorsun,
Bana bu sevgiyi çok mu görüyorsun,
Bilsem söyler miydim gizli hislerimi,
Keşke görmeseydim gülen gözlerini,
Biliyorum fakat sende seviyorsun,
Anladım çapkınca naz ediyorsun,
Neden sanki öyle dudak büküyorsun,
Yoksa açık söyle hiç mi sevmiyorsun,
Sana soruyorum neden susuyorsun,
Bana bu sevgiyi çok mu görüyorsun,
Bilsem söyler miydim gizli hislerimi,
Keşke görmeseydim gülen gözlerini,
Biliyorum fakat sende seviyorsun,”
***
“Baharın Dansıdır” bana göre “TANGO” Tango, aşkın ve tutkunu dansı. Ne hoş, ne güzel, kulağa bir melodi gibi aniden giren ve bir o kadar anlam bırakan bir söz benim için. Bazı danslar bazı yaşları bekler işte tam Tango için söylenebilecek bir söz. Karşısındakinin yüzüne hiç bakmadan bir şey söylemek için, biraz yaşlanmalıdır insan, yaşadıklarından, sözlerinden emin olmalıdır, yanılmış olmamak adına. İşte tam da Tango için bir söylem bu. Eminliğin, kadınlığın, erkek olmanın birbirine karşı duran iki insana bütün duyguların ayyuka çıktığı bir seremonidir çünkü o. Tango bir çeşit tuzaklar oyunudur ve bu oyunu sürdürme sabrı için yaş almalıdır. Ayaklar birbirine dolanmadan bir sabır oyununu devam ettirmek için kimi yollardan geçmek bazı zorlukları aşmış olmak gerekir. Bir şeyi çok isteyip de yapmamayı bilmek gerekir, bir dansın tango olabilmesi için. Bu kadar efendice kederlenmek için bazı duyguları içine hapsetmek ve onları gerektiğinde ortaya çıkarmak gereklidir bir keder dansını ifşa ederken. Tango istemek ve istediğini belli etmemek dansıdır biraz da. Belki de hayat bir tango adımları doğru atmalı ve ayakların dolaşmasına izin vermemeliyiz. Tango iki kişilik bir danstır bireysel değildir. Hayatınız boyunca atacağınız adımları dikkatli atmalısınız. Yine dört ayak olmuş insan, yine elleri adamın ellerinde kadının ve yine tek beden. Unutuyor insan kendini o esnada, kim olduğunu, ne olduğunu, nereye ait olduğunu, hüzünlerini, kederlerini, yaşadığı hayatı, geçmişini. İşte tam da orada yeni bir hayat başlıyor çünkü. Bütün duyguları yeniden hiç yaşamamışçasına yaşıyor ve yaşatıyor insan.