BERİTAN YÜCEL

50 yakın STK’nın katılımıyla düzenlenen “Çok Geç Olmadan Yaşam Alanlarımızı Savunuyoruz” mitingi Mehmet Ali Parkı’nda başladı. Muğla’da çevre mücadelesi veren STK temsilcilerinin konuşmalarıyla başlayan mitinge CHP Muğla Milletvekilleri Mürsel Alban, Burak Erbay, Suat Özcan, Deva Partisi Muğla İl Başkanı Emrah Çay’da destek verdi.

Mehmet Ali Parkı’nda bir araya gelen yaşam savunucuları iklim adaleti için slogan attı. Mehmet Ali Parkı’nda başlayan yürüyüş Açık Oto Pazarı’nda son buldu.

“TALAN, HALKIN YAŞAM ALANLARINA ERİŞEMEZ HALE GELMESİYLE SÜRÜYOR”

Miting alanında Haluk Özsoy ve Melda Omay tarafından basın açıklaması okundu.

Datça’nın içme suyu sorunu tamamen ortadan kalkıyor Datça’nın içme suyu sorunu tamamen ortadan kalkıyor

“Yaşam alanlarımıza, yaşamımızı idame ettirmek ya da yaşamak için parçası olduğumuz doğamıza, ekolojik varlıklara saldırılar sürüyor” ifadelerinin kullanıldığı basın açıklamasında, “Fethiye’den Bodrum’a, Kavaklıdere’den Datça’ya doğal varlıklar talan ediliyor. Bu talan maden ocaklarıyla, termik santrallerle, kıyıların işgaliyle, halkın yaşam alanlarına erişemez hale gelmesiyle sürüyor, kabul etmiyoruz. Bu talan hepimize, halka ait olanın halka karşı kullanılmasıyla, şirketlerin, parası bol olanların özel mülkü haline getirilmesiyle yürütülüyor.

Yetmiyor, acele kamulaştırmalarla yoksulların elindeki geçinme araçları da alınmak isteniyor. Sürdürülen talan aynı zamanda parçası olduğumuz doğayı, ekolojimizi yok ediyor. Bunları kabul etmiyoruz, etmediğimizi söylemek için toplandık.

Muğla’nın %59’u maden ruhsat alanı ilan edilmiş durumda; bozulmamış doğa parçası kalmadı, bunun daha da kötü bir duruma gelmesini istemiyoruz, bunu da söylemek için toplandık” denildi.

“GÜNEŞ ENERJİSİ, ADI ALTINDA SANTRALLERİN ÖMRÜ UZATILMAYA ÇALIŞILIYOR”

Güneş enerjisi, temiz enerji adı altında santrallerin ömrü uzatılmaya çalışıldığını söyleyen Melda Onay, “Muğla’daki Termik Santrallerin hepimizi canından ettiği, sağlığımızı bozduğu ülkenin enerji ihtiyacını karşılamak için değil, zengini daha çok zengin etmek için çalışmaya devam ettiğini bütün ülke biliyor, biz de biliyoruz. Bu santrallerin kapatılmasına çeyrek asır önce, taa 1996’da ülkenin mahkemeleri karar verdi. Bu ülke mahkeme kararlarının uygulanmadığı ülke olmaktan çıkmalı! bunu da söylemek için toplandık. Bu termik santraller o tarihte mahkeme kararları çıkmış olmasına rağmen kapatılmadığı gibi, sermayesine sermaye katmaya çalışan, kar peşinde olan şirketlere satıldı, özelleştirildi. Güneş enerjisi, temiz enerji adı altında santrallerin ömrü uzatılmaya çalışılıyor. Bunun bir aldatmaca olduğunu biliyoruz, bu yanıltmaya ortak olmamız isteniyor; kabul etmiyoruz, canımızdan olmaya ortak olmayacağız. Yaşamak hepimizin hakkı, yaşam alanlarını kaybetmek istemiyoruz!” dedi.

“İKİZKÖY GEÇİNMEK, ÜRETMEK, YAŞAMAK İSTİYOR”

Zeytinliklerin talan edildiğine dikkat çeken Omay, “Zeytinliklerimiz, temel geçinme, beslenme varlıklarımız yok ediliyor, bu talan sürsün isteniyor. Yönetmelik değişikliği yargı kararıyla iptal ediliyor, başka bir yönetmelikte tekrar halkın önüne konuyor. Yetmiyor, daha çok para kazanılsın diye kanun değiştirilmek isteniyor. Bunun yol açacağı sonuç, zaten yoksullaşmış olanların, geçinmeye çalışanların daha çok yoksullaşmasıdır. Akbelen, 450 günü aşkın zamandır bu yoksullaşmaya hayır diyor. İkizköy geçinmek, üretmek, yaşamak istiyor! Mevzuatın-ardından dolanılan hukukun, halka karşı kullanılmasına hayır demek için buradayız.” şeklinde konuştu.

“KIZILBÜKTE KAÇAK İNŞAAT YALANLARLA SÜRÜYOR”

Kızılbük’te mahkeme kararına rağmen inşaat faaliyetlerinin devam ettiğini kaydeden Omay, “Kızılbükte kaçak inşaat yalanlarla sürüyor. Marmarisliler, Muğlalılar, bütün ülke mahkeme kararlarını dolanarak sürdürülen kaçak inşaatın durdurulmasını istiyor. Kaçak inşaatı durdurması gerekenler, mahkeme kararına uyulmasını sağlamakla görevli olanlar, ÇED sürecini mahkeme kararını hiçe sayarak yürütüyor. Kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz” dedi.

“TEK DERDİ BİR AVUÇ ŞİRKETİN DAHA DA ZENGİN EDİLMESİ”

“Kıyıların doğallığının yok edilmesini istemiyoruz. Kıyıların doğal yapısını bozan hepimiz adına davranmak zorunda olan devletin ortak olduğu Muçev Limited Şirketi olsa da kabul etmiyoruz” diyen Omay, “Fethiye’den Datça’ya, Gökova’dan Bodrum’a kıyılar talan ediliyor. Dünya’da benzeri olmayan, kamuya ait kıyılar talan ediliyor. Bu talan sürdüğünde geriye yok edilen doğa, kirlenen deniz, kıyı ekosistemi, beton yığınlarına dönmüş kıyılar kalacak. Birbiriyle uyumlu olmayan Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetim Planı, Aydın-Muğla-Denizli Çevre Düzeni Planı, koruma amaçlı ÇDP planlarını yapanların tek derdi bir avuç şirketin daha da zengin edilmesi. Bütün bunlar, dava açanların aldıkları mahkeme kararlarına rağmen yapılıyor. Kullanmanın az sayıda şirket lehine sürekli artırıldığı, ekolojik varlıkların, ortak varlıklarımızın yok edildiği bir işleyişi istemiyoruz, kabul etmiyoruz” şeklinde konuştu.

Yaşam savunucuların talepleri şu şekilde:

“Devlet tarafından uluslararası sözleşmelerle üstlenilen yükümlülüklere uygun davranılmasını, Çevreye-ekolojiye ilişkin kararların, ortak varlıkların, hayatın korunması, süreklilik esas alınarak verilmesini, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının işlevlerine göre bölünerek, doğal olanı korumak için yeniden yapılandırılmasını, İklim krizinin hepimizin, bütün dünyanın sorunu olduğunun kabul edilmesini; iklim krizinden sadece etkilenmediğimizi, aynı zamanda krize katkıda bulunulduğunun kabul edilmesini, Başta fosil yakıt kullananlar olmak üzere, iklim krizine katkıda bulunan tesislerin ve projelerin bir an önce sona erdirilmesini, Özelleştirme uygulamalarına derhal son verilmesini; tersine, kamulaştırma yoluna başvurulmasını, Kıyıların metalaştırılmasından vazgeçilmesini, Bilimsel olmadığı mahkeme kararları ile kanıtlanmış Ekolojik Temelli Bilimsel Raporlara dayanarak ve şirketlerin çıkarlarına göre kullanmayı esas alarak, bütün Türkiye’de doğal sit alanlarının belirlenip ilan edilmesinden derhal vazgeçilmesini, talep ediyoruz.”

Basın açıklamasının ardından yaşam savunucuları Tolga Çandar eşliğinde türküler söyledi.

Editör: Beritan Yücel