YAĞMASANIZ DA GÜRLEYİN!

Yazılarımda dilim döndüğünce ilimizin lobi anlamındaki eksikliğinden dem vurmaya çalışıyorum.

Bu lobi sıkıntısının hemşeri bağı yoksunluğundan kaynaklandığını, siyasilerimizin bu yöndeki yeterli çalışmayı sergileyemediklerinden, bunun da şehirdeki başarı potansiyeli olan alanlara karşı ilgisiz ve rahat tavırlara sebebiyet verdiğini ifade ediyorum zaman zaman.

Sadece sosyal medyada bile, hizmet etmesi beklenen mercilerin nelerle gündeme geldiğini görünce o mercilerin başına getirilen isimleri göreve taşıyan toplum yapımızın kayıtsızlığını da bu yolla görebilmek mümkün aslında.

Ne sporda, ne kültürde, ne kamusalda, ne de siyasette hiçbir lobimiz yok, hadi lobimiz yok, kendi içimizde desteğimiz de yok.

Yok, oğlu yok, hiçbir şeye ilgimiz yok. Hep bir kayıtsızlık ve boş vermişlik var.

İlgimiz yarar ve geleceğe yatırım alanında olamıyor, bilakis hep bireysel, hep tribüne oynamaya yönelik oluyor.

Bu düşüncelerimin çıkış noktasında yine sportif bir konu var.

Sporla ilgili branş ayırt etmeden kaleme aldığım son yazılarımda Bodrum ve Muğla’nın adını başarılarıyla duyuran iki spor kulübümüz ve bu kulüplerimizin kadın sporcularından söz etmiştim.

O kulüpler Yalıkavak Kadın Hentbol takımı ile Karya Kadın Basketbol takımlarıydı. Bu iki güzide kulübümüz, profesyonel liglerde başarılarıyla göğsümüzü kabartmayı sürdürüyor.

Tabi ülkemizde en popüler branş, futbol. Yöremizde de futbol ancak futbol gibi bir olimpik spor dalı daha var, o branş ise, çim hokeyi.

Bodrum merkezli kadın takımlarımız kadar başarılı olduğumuz bir branş üstelik.

Bu dalda da ilimizin süper ligde iki profesyonel takımı bulunmakta. Bu takımlarımızın adları ise, Köyceğiz Balı Spor Kulübü ile Ege Yıldızları Spor Kulübü.

Bu branşlar gazetemiz sayfalarında sıklıkla yer almakta almasına da, genel olarak bizim yayın olarak verdiğimiz desteği başka mecralardan göremediklerini yakinen bilenlerdenim.

Malum bir yönümüz hala sporla haşır neşir.

Bu iki kulüp aslında bir çatı altında toplanmış sporcuların ikiye ayrılmak suretiyle oluşturulan kulüpler. Yani yok birbirlerinden farkları, ikisi de aynı gemide, aynı amaca hizmet etmekteler.

Ortak paydaları Muğla ve Muğla’nın başarısı.

Bu kulüplerde yaklaşık 60 kız çocuğumuz mücadele veriyor ancak bu branşta okul sporlarıyla birlikte kayıtlı il genelinde yaklaşık 500 hokeyci kadın sporcumuz var.

Muğla ilini süper ligde temsil eden kadın sporcularımız 91 metrelik olimpik hokey sahalarında müsabakalara çıkarken, ancak ne hazindir ki, 30 metrelik futbol sahasında antrenman yapıyorlar.

Düşünebiliyor musunuz süper ligde takımları bulunan Muğla’da hokey sahası yok. Hazırlanmış bir hokey sahası projelerini de Alanya ilçesi ile Kırklareli iline kaptırmışız.

Neden mi?

Tabi ki lobi yoksunluğundan.

Oysaki biraz araştırdık,

Muğla’da yeri ve projesi hazır olan bir hokey sahası projesi varmış zaten.

Hazır olan yer de Ortaköy’deymiş.

Eeee ne olmuş bu projeye?

Ödeneğe takılmış.

Aslında ödeneğe değil, siyasi lobi yoksunluğumuza ya da ilgisizliğimize takılmış desek daha uygun olacak.

Ödenek en bilinmiş gerekçe sonuçta ama Alanya ve Kırklareli bu projeleri kendi spor kulüplerine kazandırırken, bu ödenek sorunu onlar için geçerli olmuyor mu takdir sizin.

Demem o ki; bizi Ankara’da temsil eden siyasilerimiz bu konuda tabir yerindeyse biraz mazot yaksa, ilimize bir hokey sahası kazandırabilirler miydi?

Evet kazandırabilirlerdi.

Gerçi siyasilerimizin, ilimizi temsil eden bu pırıl pırıl genç kızlarımızın süper ligde mücadele ettiklerinden haberi var mıdır o da muamma.    

Bakınız bu takımlarda oynayan Songül Gültekin isimli bir genç kızımızın Muğla’da 1 sezon oynadıktan sonra Gaziantep’e transfer olduğunu öğrendik.

Bu genç kızımız Türkiye ligleri ve Avrupa’da gol kraliçesi olmuş bir isim. Maç başına 6-7 gol ortalamasıyla oynayan bir sporcu.

Bu çocuğu kadroda tutamamışız.

Nasıl tutalım ki?

Spor kulüplerinde hocasıyla, yöneticisiyle görev almak demek, kapı kapı dolaşıp, adeta ağlamaktan ya da tabir yerindeyse el açmaktan geçiyor.

Kim bilir bu çocuğun gitmemesi için kaç kapıya gidilip, el açıldı.

Peki sonucu? Her şey ortada, tutamamışız. 3-5 kuruş finanse edememişiz ya da bir malzeme tedarik edememişiz.

Bizim şehir olarak kalkınmamız zor görünüyor. Şehir hüviyetine sahip hiçbir dayanışmaya imza atamadığımız da bir gerçek.

“Ne gerek var” noktasında birleşiyoruz sadece.

Hangi alanda olursa olsun şehirlerin adını duyuran oluşumlar, bulundukları şehirlerde ilgi ve destek görürken, bu Muğla olarak biz de geçerli değil maalesef.

Şehir hüviyeti anlayışından uzak, kasaba mantığının hüküm sürdüğü yaklaşımlarla şehircilik oynamaktan ileri gidemiyoruz.

Zaten ilimiz için sürekliliği olan “küçük olsun bizim olsun” anlayışının altını dolduran unsurlar, bu sözünü ettiklerim değil mi?

Şimdi bu köşeden siyasilerimize ya da şehrin ileri gelen yöneticilerine seslenmek istiyorum.

“Yağmasan da gürle” diye bir sözümüz vardır bizim.

Madem yağamıyorsunuz, bari gürleyin diyelim de, dostlar sizi alışverişte görsün.

Yoğun çalışmalarınızdan vakit bulduğunuz bir gün de, hadi tepsiden vazgeçtim bir kutu da olur illaki, 1 kilo tatlı sardırın da, şehrimizi başarılarıyla temsil eden sözünü ettiğimiz pırıl pırıl kız çocuklarının 30 metrelik halı sahadaki antrenmanına bir ziyarette bulunun. 

Hatta Yalıkavak kadın hentbol takımı ile Karya kadın basketbol takımı için de birer kutu sardırın mesela.

Bu sayede, başarılı sporcularımızı, hocalarını ve yöneticilerini tebrik edip, başarı dileyerek, hiç değilse sahipsizliklerini o anlık unutturun.

Onlar da temsil ettikleri ilin siyasilerini ve ileri gelenlerini görüp tanımış olurlar bahaneyle.  

Sizlere şehir için tevdi edilen görev tanımlarınızda, bu ve buna benzer işler de var.

Yoksa işiniz sadece, koltuk koruma sevdasıyla fotoğraf çektirip, çalışıyormuş gibi yaparak, iş çevirmek değil.