İktidar, Ocak 2025’ten geçerli olacak asgari ücreti yüzde 30 oranında artırarak 22 bin 104 lira olarak belirledi. Ancak, 2024 yılı asgari ücreti olan 17 bin 2 lira ile kıyaslandığında, TÜİK verilerine göre ülkedeki fiyatların yüzde 46-47 oranında arttığı belirtiliyor. Bağımsız kuruluşlar ise enflasyonu çok daha yüksek hesaplıyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına göre bile, yeni asgari ücret, mevcut asgari ücretin satın alma gücünden yüzde 11-12 oranında daha düşük kalıyor. Yeni asgari ücretin, mevcut ücretin belirlendiği Aralık 2023’teki satın alma gücüne ulaşabilmesi için en az 25 bin lira olması gerektiği ifade ediliyor.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, Aralık ayı için açlık sınırını 23 bin 256 lira olarak hesapladığını ve belirlenen yeni asgari ücretin bu sınırın altında kaldığını vurguladı.
Tüm Yerel-Sen, hükümetin geçmiş enflasyonu dikkate alarak değil, gelecekte beklenen enflasyonu göz önünde bulundurarak asgari ücreti belirlediğini ve ücretlilerin sırtından enflasyonu düşürmeye çalıştığını belirtti. İktidarın enflasyonun faturasını ücretlilere açlıkla ödetmeye yönelik bu tutumunun, diğer ücretli gruplar için de benzer şekilde devam edeceği ifade ediliyor.
Ayrıca, asgari ücretin Türkiye’de temel ücret haline geldiği ve Cumhurbaşkanı yardımcısının açıklamalarına göre SGK'ya kayıtlı işçilerin yüzde 42’sinin asgari ücretle çalıştığı belirtiliyor. Bu, kayıtlı asgari ücretli sayısının 7 milyon 200 bin civarında olduğunu, kayıt dışı çalışanlarla birlikte ise asgari ücretli çalışan sayısının 10 milyonu aştığını gösteriyor.
Tüm Yerel-Sen, iktidarın asgari ücrete yaptığı yüzde 30’luk artışın, emekçi kesimlerin yaşam standartlarını iyileştirmediğini ve iktidarın bu emek karşıtı tutumunun, önümüzdeki yıllarda tüm ücretliler için daha da belirginleşeceğini ifade etti. Kamu çalışanları sendikalarının, 2025’te yapılacak toplu sözleşme görüşmelerine bu gerçeği göz önünde bulundurarak hazırlanmaları gerektiği vurgulandı.