Bütün bu olup bitenler toplum ruh sağlığının ne denli tehlike içinde olduğunun bir göstergesi.
Bütün bu yaşananları toplumsal münferit olaylar gibi basit bir söylemle geçiştiremiyoruz.
Aslında işlenen suçlar olarak bakıldığında toplumsal, münferit olaylar ama işleniş yapılarını incelediğinizde tam bir ruhsal içerikli olaylar.
Yaşananlarla düşüncelerimizi daha çok irdeleme gereği duyuyoruz.
Aklımıza gelmeyenler geliyor.
Hadiselerin şiddetiyle günlük yaşamımızdaki kaygılı bakışlarımız artarken, toplumsal korkularımız beraberinde artmaya başladı.
Yaşananlar normal değil.
Endişe yaşamımızın her alanında.
Şöyle bir geçmişe yolculuk yaptım. Polis-adliye muhabirliği yaptığım dönemlere gittim. 1995 yılına kadar gittim hatta.
O yıllarda peşi sıra meydana gelen cinayet vakalarını haberleştirmiştik. Dönemin Asayiş Müdürlüğü cinayet büro ekiplerinin başarılı çalışmalarını A Takımı başlığıyla kamuoyuyla paylaşmıştık.
Münferit olaylar diye bakabileceğimiz o zamanki bu cinayet olayları, ya kişisel husumet, ya alacak-verecek konusu, ya miras kavgası, ya da kavga gibi olayların sonucunda yoğunlukla meydana gelirdi.
Bu olaylar bir anlık cinnetle son bulurdu. Pişmanlığı da cabası.
Dolayısıyla bir fikriniz oluşur, suçluyu suçsuzu ayırt eder, adalet de buna göre yargı dağıtırdı.
Şimdi her kafadan bir ses.
O sesler kendi haklısını ve kendi haksızını yaratmakla meşgul.
Bugün yaşanan olayların konusuna bakıldığında öylesine toplumsal münferit bir olay yorumlamak inanın çok zor.
Toplum düzenini, toplum ahlak yapısını ve kamu vicdanını etkiler nitelikte olaylar olduğu gibi, toplum ruh sağlığının ne denli bozulmuş olduğunun da bir kanıtı niteliğinde.
En basitinden son yaşanan Pınar Gültekin’i katleden zanlının istasyonda benzin aldığı sırada sergilediği rahat tavırlar bile bir insanı katleden bir insanın telaşlı halinden uzak bilakis rahatlık içeriyordu.
Bu ne kadar normal bir tavırdı.
Bir pişmanlığın telaşından uzak görüntüler izledik.
Üzerinde durulması gereken bir durum hatta.
Bu yaşananlar devlet mekanizmasının üzerinde ağırlıklı olarak durması gereken hatta bilimsel metotlarla eğilinmesi gereken durumlar olarak göze çarpıyor.
Trafikte, günlük yaşamda, bir maske takmanın sağlık açısından yarar teşkil ettiği bilindiği halde maske takıp-takmama konusunda bile bıçakların çekildiği bir toplum vaziyetine tanıklık ettiğimiz bir dönemi yaşıyoruz.
Bunlar normal değil.
Örneğin; şehrimizde akıllı kavşaklar var. Kavşağı dönenin yol hakkına sahip olduğu gerçeğine rağmen, bu kuralları ihlal edenin haklı hale geçebilmek için saldırgan bir yapıya büründüğü bir dönemde nefes alıp veriyoruz.
Kavşaklar akıllı ama insanların akıllı mı?
Bu artık akıl ya da düşünebiliteyle ilgili bir durum değil.
Bu adeta toplum ruh sağlığıyla alakalı bir süreç.
Bela-kavga her an kapınızda.
Her şeyin saldırıyla kavgayla çözümlenme yoluna gidildiği bir yaşam süreci.
Toplum ıslahına acilen ihtiyaç var.
Aksi takdirde olanlar olmaya devam edecek ve bizler her zamanki gibi 1-2 günlük tepkilerle olayları, şekle büründürüp, sineye çekerek, normal hayatlarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.
Umarım bu ve buna benzer toplumun genel yapısını sarsacak olaylar son bulur diyemesek bile azalır.