Siyasetçilerin unutmaması gereken kurallar

Siyasetin ana kuralları üzerine önüne gelen bir şeyler söylüyor ama ne yazık ki siyasetin yazılı bir kuralı yok. Herkes her analda siyaset yapabiliyor. Matematikten, sosyolojiden, psikolojiden ve hatta hayatta alıştığımız kuralların tamamından farklı. Hiçbir zaman 1+1= 2 yapmıyor yada hiçbir zaman siyaset yapılan zeminde sosyolojik tespitler yerini bulmuyor. Tabi bilimin size verdiği verileri düz hali ile okursanız. 1+1=nasıl 4 yapar bunun için faydalanmanız gereken matematik bilgisinin yanında sosyolojik veriler ve tarih bilgisi ile iyi bir swot analizi gerekir.

*

Siyaset, toplum üzerinde bağlayıcı kararlar alma ve uygulama sürecidir. Siyaset, otoriteyi ve gücü biriktirme ve kullanma ile ilgilidir. Etik, toplumun üyeleri tarafından paylaşılan bir dizi inanç ve gelenektir; ve doğru ve yanlış nedir? Olaylar, işler nasıl olmalıdır? Bireyler nasıl olmalıdır, nasıl yaşamalıdır? Gibi sorularla ilişkilidir. Bunlar normatif inançlardır ve toplumda yaşayan her bireyin uyması beklenir. Bu normların bazıları yasa haline gelmiştir yani devlet tarafından desteklenmektedir. Çoğunlukla, gücün kullanımı ahlaki normları ihlal eder. Yöneticiler, kendilerini ahlaken haklı olamayacak şekilde davranmaya mecbur bırakılmış hisseder. Etik, yöneticileri sınırlandırır. Sınırlandırma seçenekleri ise; ahlaki davranışlar, açık kinizm ( otorite, hükümet ahlaki gerekçelere ihtiyaç duymaz, kendini yargılar ), iki yüzlülüktür. Etik, iktidara meydan okuyucudur. “Gerçekçi” argüman ise: Siyaset ve etik farklı gerçeklere aittir. Etik esas olarak özel yaşam içindir. Siyasette esas olan ise iktidardır, otoritedir. Etik, siyasetin ve iktidarın çirkin yüzlerini örtmek için kullanışlıdır. Siyasetin gerçek kurallarının ahlaki kurallarla ilgisi oldukça azdır. Bu nedenle, bir yönetici gücünü yalnızca ahlaki kullanırsa, etik değerlerle kendini sınırlamayan diğerleri tarafından mağlup edilecektir.

*

İnsanları idealize etmeyin: her ulusun kendine göre hak ettiği türden bir hükümeti vardır. Evet, devlet bir birliktir ve kendi halkının baskın gelenek ve inançlarını yansıtıyor. Ama neden insanları mutlaka iyi ve erdemli olduğunu varsayıyoruz? İnsanlar doğası gereği bencil, açgözlü ve kötü olabilir; neden yöneticileri tam tersi veya farklı olsun ki? Eğer insanlar doğal olarak kötülük yapmaya eğilimliyse onları temsil eden politikacılarda kötü olur. Yani sonuç olarak siyaset bunu yapan insana göre değişir ama etik dışı olabilir. Kim halkı önemsiyor? İnsanlar erdemli ve etik olabilir ama yöneticiler ve genelliklede böyledir ki hepsi son derece etik dışı davranışlarda bulunur. Belki de algılanan zorunluluk nedeniyle bu gibi yollarla hareket edebilirler. Yada bu tür yollara başvurarak etik dışı hedefleri tarafından motive edilebilirler. (gücün artması, kişisel zenginleşme vb.) İnsanlar uzun süre bu boşluğu tolare edebilir. Kötülük için insan kapasitesi açıktır. Yöneticiler ve yönetilenler ahlaki normları ihlal edebilir. Ama tarihsel olarak idari makam tarafından yetkilendirilen kişi hakkında önemli koşul (başkalarına emir verebilen) adalet yeteneğine sahip olmalı, etik davranış modeli olarak görev yapmalı ve böylece ahlaki yetkiye sahip olması gerektiğine inanılıyordu.

*

Siyasi parti finansmanı sisteminin mercek altına alınarak, “şeffaflıktan yoksun” olduğu belirtilen raporda milletvekili dokunulmazlıklarına ilişkin olarak da, “Yolsuzluk ve rüşvet gibi suçlar yasama dokunulmazlığı kapsamından çıkarılmalıdır” denildi. Şimdi bu bilgiler ışığında söyleyecek ancak üç ana kural kalıyor.

1- Geldiğin yeri asla unutma!

2- Beraber yola çıktıklarını asla satma!

3- En önemlisi seni satanları asla unutma!