SENİ SEVİYORUM

Her duyduğumuzda içimizi ısıtan, güven veren, bizi mutlu eden kelimedir SENİ SEVİYORUM… Hüzün bulutlarını dağıtır, yüzümüzde güller açtırır….

Sizi kimler seviyor? Kaç kişinin sizi sevdiğinden eminsiniz? Aklınıza ilk olarak aileniz mi geliyor yoksa arkadaşlarınız mı? Onlardan daha da önce sizi çok ama çok sevmiş, hayatını sizin daha iyi bir hayat yaşamanız için adamış Mustafa Kemal ATATÜRK var….

Her şeyi göze alarak bindiği Bandırma Vapuru ile çıktı yola… ‘’Benim doğum günümdür’’ dediği 19 Mayıs 1919’da adım attığı Samsun’dan bir milletin küllerinden yeniden doğuşunu başlattı…

Yüzyıllardır unutulmuş, görmezden gelinmiş, hatta yok sayılmış Anadolu halkı…. Kuş uçmaz kervan geçmez köylerin, kaderine terk edilmiş insanları, yolları yok, dünyadan haberleri yok, içecek temiz suları bile yok… Kapıları sadece öşür vergisi almak için çalınan, ya da askere ihtiyaç duyulduğunda hatırlanan köylüler…..

Dünyaya neden geldiler? Niye yaşıyorlardı? Nasıl yaşamaları gerekiyordu? Bilen yok…..

Düşünmek, sorgulamak, soru sormak çok ayıp… Gülmek en büyük hata; eğer çok gülersen başına kötü bir şey gelir sözü bütün Anadolu’ya hakim…. İnsan ne kadar çok üzülürse, ne kadar çok acı çekerse, yoksunlukları, yoksullukları ne kadar çok ise mükafatı da o oranda olacak…. ‘’Söz gümüşse sükut altındır’’ı her şeye susmak olarak anlamış bir toplum……

Güçlünün güçsüzü ezdiği, sindirilip baskılanmış, ötekileştirilmiş, sömürülmüş hayatlar… Doğuştan gelen engeliyle ismi takılmış, alay edilmiş, yoksulluğundan dolayı hor görülmüş.. ‘’Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü’’ sözü unutulmuş, kimin gücü kime yeterse…

Bu kaderine terk edilmiş, yok sayılmış insanların kalbine dokunan, onlara SENİ SEVİYORUM diyen tek kişidir, Mustafa Kemal ATATÜRK.. Ömründe hiç önemsenmemiş, başı dahi okşanmamış bu insanlara siz çok kıymetlisiniz, siz çok önemlisiniz diyerek, onlara hak ettiği değeri vermiştir…

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün hedefi bu insanları çağın nimetlerinden faydalandırabilmekti. Dünyada en iyi şekilde yaşayan insanların ülkelerinin seviyesine, kendi kurduğu ülkesini de çıkarabilmek yani ‘’Çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak’’…..

O, yaptığı inkılaplar ile öncelikle toplumu birbirine eşitlemiştir. Zira kadınların mahkemelerde şahitlik yapma, miras alma, boşanma, çalışabilme gibi hakları yoktu. Bu nedenle de kadınların hayat güvenceleri yoktu. Mesela Osmanlı İmparatorluğunun en zengin dönemi olan Kanuni döneminde, Şehzade Mustafa babası Kanuni tarafından öldürtüldükten (6 Ekim 1553) sonra annesi Mahidevran Sultan, evladının gömülü olduğu Bursa’da tarifsiz acılar içinde geçirdiği yirmi sekiz yıl boyunca kendisine saraydan hiçbir yardım gelmemiş , Bursa halkının teveccühü ile hayatını idame ettirmişti. Oysaki Mahidevran Sultan İslam Dünyasının 89. Halifesi ve aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğunun 10. Padişahı olan Kanuni Süleyman’ın eşiydi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kadınları Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sayesinde insan olmuşlardı. Hayata katılmışlar, toplumun bir yarısı diğeri ile eşitlenmişti… Hiç bilmedikleri , hayalini bile kuramayacakları seçme ve seçilme hakkı onlara ATATÜRK’ün en güzel armağanıydı. Artık meslek seçebiliyor, istedikleri işlerde çalışabiliyorlardı. Böylece eşi vefat eden bir kadının çocuklarına bakabilmesi için kayınbiraderiyle ya da başka biriyle istemediği, zoraki evliliği yapması gerekmiyordu. Çok küçük yaşta babasını kaybeden Mustafa Kemal’in, annesi iki çocuğuna bakmakta büyük sıkıntılar çekmiş, nitekim Zübeyde Hanımda ikinci evliliğini yapmak zorunda kalmış, bu nedenle de Mustafa Kemal ile arası uzun süre açılmıştı.

Kadınların meslek sahibi olabilmeleri, öncelikle kadınların en büyük ihtiyaçlarının karşılanması demekti… Kadın bir jinekolog hastası için rahatlıkla derdini anlatabilmesi, anlaşılabilmesi, güven demekti… Yine kadın bir öğretmen, özellikle kız öğrenciler için dertlerini paylaşacakları, sorunlarını açabilecekleri, onlara yol gösterecek en güvenilir kişidir… Eczanede, markette bulunan bir kadın çalışan yapılacak mahrem alış verişin en önemli yardımcısıdır….

Yalnız kalanın, güçsüz olanın hakkının korunabilmesi için hukuk alanında bir çok inkılaplar yapılmış, en çok başlığı verenin sahip olduğu kadınlar, medeni hukuk ile çocuk yaştaki, zoraki evliliklerden kurtulmuş, resmi nikah ile boşanma, çocuklarının velayetini alma, mal paylaşımı gibi haklarına sahip olmuşlardı…

İnsanların engelleriyle isimlendirildiği, yaptıkları bir hata ile ömürleri boyunca anıldığı, hatta çocukların ebeveynlerinin bu durumlarından dolayı utandırıldığı, isteyenin istediğine aşağılayıcı lakaplar taktığı günler, soyadı kanunu ile geride kalmış, herkes ismi ve soyadı ile hak ettiği insan onuruna sahip olmuştu…

Mustafa Kemal ATATÜRK halk demektir. O’nun halkıyla yaptığı sohbetlerin videolarına, fotoğraflarına baktığımızda; halkının gözlerinin içine bakan, onların dertlerini pür dikkat dinleyen, bir lider görürüz… O halkın içinden yetişmiş, en ağır şartlarda büyümüş, toplumun yoksunluklarını çok iyi analiz etmiş ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda inkılaplar gerçekleştirmişti. Böylece güçlünün güçsüzü ezdiği dönem sona ermiş, yerine herkese eşit adalet, herkese eşit hizmet ve hakların olduğu dönem başlamıştı…

Suçsuz ve günahsız olarak doğduğumuz bu dünyada ne kadar olduğunu bilmediğimiz ömrümüzün her dakikasının hakkını vererek, mutlu mesut yaşamak tek başımıza başarabileceğimiz bir şey değildir…. Zira içinde yaşadığımız bir toplum var, eğer bu toplumun kurallarını Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi akıl ve bilim oluşturursa, toplumun her kesimindeki insanlar çağın nimetlerinden gerektiği şekilde faydalanabilirler….

Böylece en iyi arabaya, beyaz eşyaya, telefona, hastane malzemesine para vererek (ithal ederek) ulaşmak yerine bu malzemeleri kendi üreten, çalışkan toplumlar oluşur. Bu da sadece parası olanların değil de toplumdaki herkesin faydalandığı bir durum oluşturur…

Sağlık ve mutluluk dileklerimle….