SALGINA MÜDAHALEDE AVRUPA’YI GERİDE BIRAKTIK DİYEBİLİR MİYİZ?

Dünyada ve ülkemizde büyük bir tehdit oluşturan Coronovirüsle mücadele sürecimiz aralıksız devam ediyor.

Temennimiz bu süreci en az kayıpla sonlandırmak.

Avrupa’da yaşananları gün be gün takip ediyoruz. Kaldı ki, yaşam kayıpları bizim ülkemize nazaran çok fazla.

Bu oransal farkı da, ülkemizin bu tehdidin başladığı günden bu yana almaya çalıştığı önlemler olarak değerlendirmek mümkün.

Yapılmak istenenleri iyi tarafından bakabilmek önemli.

Gelin görün ki birçok popülist anlayış, ülkemizde yaşam kayıpları sayılarının doğru olarak sunulmadığı yönünde kurgusal yaklaşımlarını sürdürmekte. 

Bu da mücadele sürecindeki direnci düşüren ayrı bir etken.

Malum yangına körükle gitmeyi severiz.

Biz sürekli mızıklanan da bir toplumuz. Alınmaya çalışılan önlemlere katkı koymak yerine, hala daha yapılan işten maksat ortaya koymaya çalışmayı seviyoruz.

Memnun olma gibi bir derdimiz hiç yok.

Eksisiyle artısıyla dayanışma ruhunun oluşmasını beklediğimiz bir süreci böyle bir ortamda ağır hasarsız atlatmamız en büyük dileğimiz.

Avrupa’daki sağlık sistemi hakkında üç aşağı beş yukarı hepimiz artık fikir sahibiyiz.

Bu fikre sahip olurken, bizim ülkemizdeki sağlık anlayışını da görme ve anlama fırsatımız da oldu bu dönemde.

Belki vaka sayılarımız ve yaşam kayıplarımız artış gösteriyor olabilir ama iyileşme ve test sayılarındaki oranlar da bir o kadar umut verici.

Umarım yanılmayız ve bu süreci atlatırız.

Özellikle mikrobun laboratuarlarda izole edilmesine yönelik iki Türk hekiminin başarısı ise, göğsümüzü kabartan bir başka gelişme olarak da karşımıza çıkıyor.

Bunun dışında başka bir ayrıntıdan da söz etmeden geçmek istemiyorum.

Gündeme geldiği günden bu yana çeşitli eleştirilerin ortaya atıldığı şehir hastaneleriyle ilgili olarak olumlu bir bilgiyi Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın ağzından edindik.

Bakan Koca, şehir hastanelerinin bütün odalarının yoğun bakıma dönüştürülebilir olarak inşa edildiğini aktardı.

Bugün dünyada sorgulanan bir sağlık sektörü varken, biz şehir hastanelerinin odalarını, ihtiyaç halinde yoğun bakım ünitesine dönüştürülebilecek pozisyonda inşa ediyoruz.

Bu hafife alınabilecek ya da sadece siyasi bir mantıkla eleştiri getirilebilecek bir uygulama değil.

Ve bu uygulamanın da dünyada sadece bizim ülkemizde gerçekleştiriliyor olması yüzümüzü güldüren bir gelişme oldu.

Aynı fikirde olmayanlar olacaktır ancak özellikle insan sağlığını tehdit eder nitelikteki bir süreçte, bu krizin doğru yönetildiğini söylemek mümkün.

Tabi bu doğru kavramının, salgının sonlandırılmasıyla oluşacak aritmetik değerlerle de bağdaştırıldığında belirleyiciliğini ortaya koyacağını söylemek de mümkün.

Bizim ülkemizin Avrupa’daki kayıpları yaşamaması temenniniz iken, yaşamayacağına olan umudumuzu da bu olumlu bilgilerle muhafaza edeceğiz, etmeyi de sürdüreceğiz.

Halk duyarlılığımız eleştirilecek boyutta olsa da, yine de sağlık alanında ortaya konan yerinde ve fedakar çalışmaları önemsediğimizi ifade etmek isteriz.      

Ülkemizin sağlık alanındaki pozisyonuyla ilgili, gelişmiş olarak bildiğimiz Avrupa ülkelerinden daha iyi durumda olduğunu söylesek, abartmış olur muyuz diye düşünmeden edemedim.

Sizce, salgına müdahalede Avrupa’yı geride bıraktık diyebilir miyiz?

***

Bir başka detayı da paylaşmak isterim.

Bilindiği gibi AK Parti ve MHP gruplarının ortak hazırladığı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Adalet Komisyonunda kabul edildi.

Görüşmeler genel kurulda da devam etmekte.

Özellikle tartışmalar ve itirazlara sahne olan ve bunların ana muhalefet partisi CHP tarafından gündeme getirildiği genel kurulda, CHP’nin Muğla Milletvekillerinden bazı isimlerin yörelerinde Coronavirüs sürecini değerlendirdiklerini gözlemledik.

Gözümüzden kaçmayan bir detay olduğu için paylaşma gereği duyduk.

Söz konusu genel kurulda, “CHP Muğla Milletvekillerine mi ihtiyaç yok”, yoksa “Muğla Milletvekillerinin vardır bir bildikleri mi” dememiz gerekiyor bilemedik.