İtalya’nın kalbi olan Roma sadece başkent olma özelliğiyle değil, aynı zamanda bünyesinde yer alan eşsiz destinasyonları ile öne çıkan bir Avrupa kenti. Ülkenin geçmişine gizemli bir yolculuk yapmak isteyenlerin yılın her dönemi ziyaret ettiği Roma gezilecek yerler açısından oldukça bonkör bir şehir. Dört bir yanında tarihe adeta meydan okuyan yapıların bulunduğu Roma, otantik sokakları, doğal güzellikleri ve keşfedilmeye değer kültürüyle turistlerin odağında bulunuyor. Cıvıl cıvıl kafeleri, kendine has mimarisi, çeşmeleri, kiliseleri ve bazilikaları ile Roma’da mutlaka gezmeniz gereken yerleri sizler için sıraladık. Eğer yakın zamanda Roma’da tatil yapma planınız var ise birazdan paylaşacaklarımızdan yola çıkarak kendinize bir rota oluşturabilirsiniz.
Villa Borghese Parkı
Roma’nın en yeşil alanlarından biri olan Villa Borghese Parkı, tamı tamına 1700 dönümlük devasa bir büyüklüğe sahip. Buraya geldiğiniz zaman kendinizi bir masalın içerisinde bulabilirsiniz. O kadar büyük ve güzel ki Villa Borghese Parkı’nda zamanın nasıl geçtiğini bile anlamayabilirsiniz. Yemyeşil bahçeler, yürüyüş yolları, çeşmeler ve daha birçok şey Villa Borghese Parkı’nda sizleri bekliyor olacak. Roma’nın sokaklarında keşfe çıkmadan önce Villa Borghese Parkı’na gelip iyice enerji depolamak iyi bir fikir olabilir. Bu nedenle Roma’daki ilk durağınızı Villa Borghese Parkı olarak belirleyebilirsiniz. Üstelik Roma’ya geldiğinizde yol yorgunluğunuzu atabilmeniz için burası oldukça ideal sayılabilir.
Kolezyum (Colosseo)
Parkta doğanın sunduğu armağanlardan teker teker faydalandıktan sonra sizi doğrudan Kolezyum’a alalım. Burası Roma’nın en meşhur destinasyonlarından biri. Hatta en ünlüsü desek abartmış olmayız. Zira dünyanın dört bir yanından sadece Kolezyum’u görebilmek için Roma’ya gelenler olduğu biliniyor. Onlarca filmde gösterilen ve tarih kitaplarında adı sıklıkla geçen Kolezyum, tüm heybeti ve zenginliği ile sizi bekliyor olacak. Kolezyum’a girdiğinizde bir zamanlar burada yapılan gladyatör mücadelelerini, düzenlenen tiyatroları ve idam törenlerini aklınızdan geçirmeden edemiyorsunuz. Muhteşem bir atmosfere sahip olan Kolezyum, inşa edildiği MS 72 yılında tam 55 bin kişi kapasitesine sahip olmasıyla da ünlü. Günümüzde her ne kadar arena kısmı çökmüş durumda olsa da altında bulunan koridorlar ve çevresini sarmayan yapılar dimdik ayakta duruyor. Kolezyum’a geldiğinizde aynı zamanda çevresindeki tarihi yapıları da görmeden dönmeyin. Hemen önünde bulunan tarihi yapılar en az Kolezyum kadar değerli.
Roma Forumu (Foro Romano)
Kolezyum’u keşfettikten sonra rotanızı hemen Roma Forumu’na çevirmelisiniz. Zaten oldukça yakın oldukları için çok uzun bir yürüyüş yapacağınız söylenemez. Şehrin en eski kalıntılarının yer aldığı Roma Forumu, ortalama bin yıl boyunca imparatorluk döneminde bir merkez olarak kullanılmış. Hatta şehrin doğrudan buradan yönetilmiş olduğunu söylesek abartmış olmayız. Roma’nın ekonomi, hukuk ve siyaset merkezi olan yapı, dünyanın en büyük arkeolojik bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. Roma Forumu denilince aklınıza tek bir yapı gelmesin. Burası bir antik kent gibi, adeta kendi başına bir şehir büyüklüğünde. Roma Forumu’na yazın gelecekseniz ziyaret saatinizi mutlaka hava koşullarına göre ayarların. Zira burayı tamamen gezmek 1-2 saat civarında sürebilir.
Capitolino Tepesi
Roma’da gezilecek yerler elbette sadece tarihi yapılardan ibadet değil. “Şöyle bir şehir manzarası göreyim” dediğiniz anda ilk durağınız mutlaka Capitolino Tepesi olmalı. Hem gezilerinize bir manzara molası verebileceğiniz hem de eşsiz anlara tanıklık edebileceğiniz Capitolino Tepesi, aynı zamanda Roma’nın 7 tepesinden biri. Gidişler biraz yorucu olsa da emin olun yolun sonu kesinlikle bu uğraşa değer nitelikte. Capitolino Tepesi’ne çıkmadan önce yanınıza mutlaka şapka, güneş gözlüğü ve fotoğraf makinesi almayı unutmayın.
Vittorio Emanuelle II Abidesi
Roma’nın en büyük meydanı olan Piazza Venezia’ya geldiğinizde mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri olan Vittorio Emanuelle II Abidesi, oldukça görkemli bir yapıya sahip. Neoklasik tarzıyla ilk bakışta bile kendisine hayran bıraktırabilmeyi başaran abidenin yapımına 1885 yılında başlandığı biliniyor. 1911 yılında tamamlanan yapı, adından da anlaşılacağı üzere Birleşmiş İtalya Krallığı’nın ilk kralı II. Vittorio Emanuelle adına yaptırılmış. Bembeyaz görünmesinin sebebi ise yapımında kullanılan beyaz mermerler. En üst noktasında şehir manzarasını keşfedebileceğiniz bir seyir terası bulunuyor. Pazartesi günleri kapalı olan Vittorio Emanuelle II Abidesi, Kolezyum’a ise oldukça yakın bir konumda yer alıyor.
Navona Meydanı
Roma’da meydan biter mi? Tabii ki bitmez. Piazza Venezia’daki Vittorio Emanuelle II Abidesi’ni gördükten sonra hiç vakit kaybetmeden Navona Meydanı’na geçiş yapabilirsiniz. Roma’da görüp görebileceğiniz en güzel meydanlardan biri burası. Geçmişte devasa bir stadyuma ev sahipliği yaptığı bilinen alan, zaman içerisinde meydana dönüştürülmüş. Günümüzde kafe ve restoranların çevrelediği Navona Meydanı’nda çok sayıda seyyar satıcı ve sokak gösterilerini görebilmeniz mümkün. Tam ortasında yer alan Dört Nehir Çeşmesi de Navona Meydanı’nda bulunan en ünlü yapılardan biri. Çeşmenin adının neden Dört Nehir olduğunu soracak olursanız da 4 kıtadaki en ünlü nehirleri temsil ettiğini hemen söyleyelim. Meydana gelmişken buradaki Sant Agnese in Agone Kilisesi’ni de görmeden geçmeyin.
Trevi Çeşmesi
Roma gezileriniz sırasında mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri de Trevi Çeşmesi. Aslında buraya “Aşk Çeşmesi” de deniliyor. 1732 senesinde yapılmış bir şaheser olan Trevi Çeşmesi’nin tam olarak 30 yılda tamamlandığı biliniyor. Gerçek adının “Üç Yol Çeşmesi” olduğu bilinen yapı, gerçekten de üç yolun kesişiminde yer alıyor. Çeşmenin arkasında bulunan heykeller, akan sular ve daha niceleriyle Trevi Çeşmesi gerçekten de görülmeye değer bir yer. Buraya geldiğinizde dilek dileyip havuza bozuk para atmayı unutmayın. Ancak parayı sağ elinizle sol omzunuzun üzerinden atmalısınız. Böylece dileklerin kabul olacağı düşünülüyor.