Ağustos’un son gününden Eylül’e merhaba diyelim.
Yazın son esintileri sonbaharı andırır şekilde kendini hissettirmeye başladı.
Muğla’mızda büyükler, “Ağustos’un 15’i yaz, 15’ kış” derler.
Bunu iklimsel olarak hissettiğimiz şu günlerde, ödümüz kopa kopa bir mevsim değişikliğine gidiyoruz.
Malum vaka sayılarıyla ilgili endişe verici bir süreç yaşanmakta.
Ne de olsa virüsü unuttuk.
“Umarım endişelerimiz vücut bulmaz ve rahat bir eğitim-öğretim yılı ile kapanmadığımız sağlık dolu günlerde yaşamımızı sürdürürüz” dileğinde bulunalım ve 30 Ağustos’a gidelim.
Büyük Zafer’in 99. yıldönümü ilimizde coşkuyla kutlandı.
Uzun zamandır bir ulusal bayramı bayram coşkusuyla kutladık desek yeridir.
Gün boyu çalan marşlar, törenler, fener alayı ve Cumhuriyet Meydanında düzenlenen konser, vatandaşlarımızın doldurduğu meydanlar…
Açıkçası bütün bu görüntüleri özlemişiz.
Askeri bandomuz da olsa her şey eksiksiz olacaktı o da malum bu yıla özgü değil, son yıllarda bu uygulamaya son verilmişti.
Zaferin kutlandığı bayram gününün akşamında malumunuz Sayın Valimiz Orhan Tavlı’nın davetleriyle düzenlenen 30 Ağustos resepsiyonu da vardı.
Bu resepsiyonlara uzun yıllar icabet ettik. Ta ki, geçtiğimiz yıl dönemin Muğla Valisi Esengül Civelek tarafından düzenlenen resepsiyonda Muğla Basınının davet edilmeyişine kadar.
Yanlış anlaşılmasın Cemiyet Başkanı olarak ben davetliydim ama basın kuruluşları davetli değildi. Dolayısıyla ben de katılmamıştım.
O resepsiyona Muğla Basınından sadece Anadolu Ajansı muhabiri davet edilmişti.
Bu yıl basına davet gitmişti fakat bu defa da basın resepsiyona ilgi göstermemişti.
Bu tür ortamlardaki manzaralar bilindik olduğundan haber değeri taşımamış olabilir belki ama bir habercinin neyi nereden baktığı kendi yetileriyle ilgili bir özellik.
Resepsiyonda, sadece Muğla, Muğla Haber ve Muğla Postası gazetelerini bünyesinde bulunduran Muğla Yayın Grubu’nun İmtiyaz Sahibi Oğuzhan Göçer, Genel Yayın Yönetmeni Elvan Göçer, grubun habercileri Neval Arslan ve Sinem Karakaya ile Anadolu Ajansı Muhabiri Durmuş Genç dışında basın mensubu yoktu.
Basın meslek kuruluşlarını ise, Muğla Gazeteciler Cemiyeti adına şahsım, Büyükşehir Gazeteciler Derneği’ni Durmuş Genç arkadaşımız temsil etmişti belli ki.
Kurum basın birimlerinden de şıklığıyla dikkat çeken sevgili İlker Cömert dışında, Menteşe Belediyesinden Uğur Çolak da Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş’ü takip etme görevi gereği hazır bulundu.
Köşesinden her şeyi “ben bilirim” tarzındaki ahkam kesici yazılarına alışık olduğumuz bir meslektaşımız, bu davetlere katılmayıp, sufleler kanalıyla kaleme aldığı yazılarında, bu davetlere katılan kendine yakın basın mensuplarının ismini öne çıkarıp, yakın görmediklerinin yokluğunu fırsata dönüştürüp, o meslektaşlarını kamuoyunun önüne atarak, gereksiz ve yararsız gündem oluşturmaya çalıştığı günleri unutmasak da bizim bu yollara tevessül etmeyeceğimize ayrı bir parantez açalım.
***
Bu görüşlerimi bir yana bırakayım ve biraz da bu yılki 30 Ağustos resepsiyonuna özel gözlemlerimi paylaşayım.
Menteşe Öğretmenevi bahçesinde kurulan ve Büyük Zaferi anlatan görselin sunulduğu dev ekran eşliğinde tertiplenen resepsiyonda bir kere daha gördük ki, insanlar birlikte zaman geçirip, sohbet etmeyi özlemiş.
Hele protokol daha da özlemiş. Malum protokol olgusu sıkıcı, bir de pandemi girince hepten çekilmez hal almıştır.
Bu özlemi, her şeyden önce bu tür toplanmaların bitişine karşılık gelen zaman diliminin aşılmasından anlamak mümkündü.
Davetli topluluğu uzun süre öğretmenevi bahçesinden ayrılmadı. Ortamda sıcak bir sohbet havası hakimdi.
Tabi bunda Sayın Vali Orhan Tavlı’nın sıcakkanlı ve mütevazı kişiliği de etkiliydi.
Görmeye alışık olduğumuz hemen hemen herkes oradaydı.
Görmeye alışık olmadığımız Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün yoktu.
Görmeye alışık olmadığımız diyorum çünkü Sayın Gürün’ün katılım sağlamayacağını öngördüğümüz tertip alanlarını tahmin ettiğimizden bu yorumum.
Bildiğimiz için de bu durum bizi çok fazla şaşırtmıyor.
22 yıldır görev yapan başkanın nerelere katılıp, nerelere katılmayacağını ve hatta neden katılmayacağını bile bilecek kadar yeterli tecrübeye sahibiyiz.
Katılmadığı yerlere de, Başkan Yardımcısı Cumhur Çoban’ı görevlendirerek, Büyükşehir makamının temsilini sağlayıp, bu yöndeki dedikoduları savuşturmuş oluyor haklı olarak.
Elbette mazeretlere karşı saygımız sonsuz ancak Başkan Gürün’ün ilk olarak pandemi döneminde, sonrasında ise, son çıkan yangın felaketleri sırasında, kendisinden görmeye alışık olmadığımız farklı bir siyasi üslup ve yönteme başvurarak, il mülki idaresini hedef alır tavrı, ilin iki önemli kurumu arasında soğuk hava dalgası estirmeye başlamıştı.
Peki bu durumda, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın gündüzündeki tören programına çok önemli bir mazeret olmadığı sürece katılması zorunlu görünen büyükşehir belediye başkanı, akşamına düzenlenen ve katılımı zorunlu olmadığı resepsiyona katılmak istememiş olabilir mi, pek tabi olabilir.
Bakalım bu süreç nelere gebe.
Osman Gürün olası bir kriz anında son başvurduğu bu şikayet siyaseti odaklı yönteme devam edecek mi, yoksa ilin menfaatlerini gözetip, ortak bir noktada buluşmaya yönelik bir tavır sergileme yoluna gidecek mi?
Bu sorunun akıbetine yönelik gelişmeleri önümüzdeki süre zarfında takip edeceğiz.
Yarın seçim olmadığından yola çıkarsak, ilimizin menfaatleri doğrultusunda kurumlar arasında barışçıl bir yöntem tercih edilmesi gerektiği dileğimiz.
Yoksa bu soğuklukla ilin yöneticileri için biçilen görev süresi bitmez.
Kaldı ki mülki idareye karşılık gelen makamın Valilik makamı olduğu gerçeği bilinirken.
***
Biraz da diğer gözümüze çarpanlardan söz etmek gerekirse, Muğla İl Jandarma Komutanlığından İstanbul İl Jandarma Komutanlığına terfi eden Yusuf Kenan Topçu Paşa, yeni taktığı tümgenerallik rütbesiyle 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarına kutladı.
Kendisine bir kez daha hayırlı olsun dileklerimizi iletip, yeni görev yerinde başarılı bir çalışma dönemi temenni ediyoruz.
Orman Bölge Müdürü Yasin Yaprak ile ayaküstü konuşma fırsatı buldum. Yangın felaketinde en fazla yıpratılan kurumun başındaki isimdi malum.
Önümüzdeki günlerde süreçle ilgili düzenleyeceği bir basın toplantısıyla ayrıntılı bir bilgilendirmede bulunacağını ifade etti.
Resepsiyonda Muğla milletvekillerinden sadece Yelda Erol Gökcan ile Süleyman Girgin vardı.
Yelda Hanım her zamanki gibi bol bol fotoğraf çektirirken, Süleyman Girgin ise, Kurban Bayramı bayramlaşmasında Osman Gürün’ün yörüngesinden ayrılamayıp, bazı masalara uğrayamadığını gözlemlediğimiz görüntüsünün aksine bu defa Gürün’ün yokluğunda soyadı gibi daha girgindi.
AK Parti ve CHP il başkanları Kadem Mete ile Adem Zeybekoğlu resepsiyonda hazır bulunurken, İYİ Parti İl Başkanı Davut Cumhur Akmeşe resepsiyonun bitimine son 20 dakika kala icabet etti.
Akmeşe’nin geç katılımı ve Gürün’ün yokluğunda CHP İl Başkanı Zeybekoğlu’nun varlığı, iki ittifak ortağının kurmaylarını, Kurban bayramlaşmasında olduğu gibi bu defa bir masa etrafında toplayıp, görüntü verme girişimine yetmedi.
Bir diğer ayrıntı Muğla Ticaret ve Sanayi Odası ekibi tam kadro katılım göstermişti neredeyse.
Burada esas ayrıntı, dönemin Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ve eski TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Karakuş’tu.
Resepsiyona kızı Özge ile katılan ve uzun zamandır bu tür etkinliklerde görünmeyen Karakuş’un aniden ortaya çıkmasını, açıkçası MUTSO seçimlerine az bir süre kala, “emaneti geri almaya geliyorum” şeklinde algılayan sadece ben değilimdir herhalde.
Şoförler Odası Başkan Yarımcısı Arif Özer her zaman bildiğimiz gibi. Kuruluşunu layıkıyla temsil etmek adına her zaman her yerde bulunuyor. Açıkçası temposu ve esnafına hizmet anlayışı takdire değer. Başkan Halil Bozyer böyle bir yol arkadaşına sahip olduğu için çok şanslı.
Engelliler Derneği Başkanı Sayın Emine Çakıroğlu Hanımefendinin oğlu Kemal'i görmek de çok güzeldi. Sempatisi gecenin rengiydi.
Bir 30 Ağustos resepsiyonuna yönelik gözlemlerimiz bunlardan ibaretti. Tabi kaçırdıklarımız da cabası.
Gözlemlemeye devam.
Biz gözlemlemezsek halkımız neyi bilecek?