ÖZYURT’UN HELİKOPTER DUYARLILIĞI

Dünkü yazımda, orman yangınları sürecindeki toplum dayanışmasından söz ederken, Türk siyasi üslup ve yöntemlerinin ayrıştırıcılığına dikkat çekmiştim.

Konuya ilişkin de Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin, ‘Büyükşehir’in kırmızı helikopteri alevlere 4 günde 322 kez su bıraktı’ başlıklı bir haber servis ettiğini, yangın gibi topyekun bir mücadele gerektiren bir felakette, Büyükşehir Belediyesinin bir taraftan kırmızı helikopterle öne çıkma gayreti gösterirken, bir taraftan da yangında mücadele veren diğer hava güçlerini etkisizmiş gibi bir algı oluşturduğundan dem vurmuştum.

Tabi kaleme aldığımız yazılar, kendi yorumladığımız konular.

Katılan olacaktır, katılmayan olacaktır.

Şu ana kadar yazdıklarıma katılmayanla çok karşılaşmadım.

Buna sebep ise, kamu yararı ve kamu zararını ön planda tutmamdan.

Ancak katılmayanlarla da karşılaştım. Bu da çok doğal ve bu duruma saygılıyım.

Çünkü eleştiriye kıymet verenlerdenim.

Yoksa biz kulaklara yapılan suflelerle, yalan yanlış yazı kaleme alıp, kaostan beslenen, tarafgir kalemşörleri de bildiğimiz gibi halen daha da görüyor, izliyoruz.

Bu nedenle işimi yaparken kimseyle kişisel bir ilişkinin etkisinde yazı yazmadım yazmam da.

Ben ve benim gibi düşünenler böyle bir vizyona sahipken, vizyonu olmayan yöneticiler ise, kendilerini güncelleyemedikleri için bu duruma benim baktığım yerden bakamayabiliyorlar.

Haber ve yazı kaleme alan kişilerin, bir kamu denetçiliği vazifesini yerine getirdiklerini idrak edemedikleri gibi yaptığınız işe saygı da duymazlar.

Saygı duyuyormuş gibi yapmayı da, sadece onları şirin gösterdiğiniz sürece sürdürürler.   

Dolayısıyla gelişmelere bu açıdan bakamadıkları için de hep hedeflerinde bu kamu yarar ve zararını gözeterek yazılar kaleme alan kişiler vardır ve konulara en başta kendileri kamusal değil, kişisel bakarlar.

Neyse ne söyleyecektim, nelerden söz ettim.

Kıssadan hisse herkesi her zaman memnun edemezsiniz.

Bir de bazı duygusal yaklaşımlar vardır. Mesela kişi, yazılanın doğru olduğunu bildiği halde, organik bir bağ kurduğu kurumlar ve o kurumların yönetim kademelerindeki kişilerin eleştirilmesinden memnun olmaz.

Dolayısıyla da, konuyu bir şekilde sizi eleştirir hale getirir.

Organik bağdan kastım, siyasi ya da menfi…

Bu gibi durumlar işimizde hep karşılaştığımız durumlardır.

***

Bu söylediklerimin yanında dün akşam dostluğuna inandığım, aynı zamanda da Muğla Makine Mühendisleri Odası Başkanı Münnami Özyurt abim ile aramızda geçen diyalogdan söz edeceğim. Kendisi dün gece ilerlemiş sayılabilecek bir saat diliminde beni aradı.

Çalan telefonu açmadan önce, Münnami abinin adının yazılı olduğu çağrısını telefonumda gördüğüm de, hal hatır soracağı hissi değil, bir şeylere dikkat çekmeye yönelik bir arama yaptığı duygusu uyanır ben de.

Pek de yanılmam. Bunun dışında da kamusal alanlardan veya kendi sektörlerine ilişkin çalışmalardan ya da yapacakları basın duyurularına yönelik arar.

Gerçi haksızlık da etmek istemem. Dostluğumuz uzun yıllar öncesine de dayandığı için hiç hal hatır sormaz anlamına da gelmesin ifadelerim. Gece saatinde beni arayabilecek kadar da samimiyetimiz vardır diyorum.

Görüşmelerimizin arasında sosyal konular da yok değildir yani. Mesela en ortak noktamız Beşiktaş’tır.

Kendisiyle diyaloğumuzu gördüğünüz gibi yeteri kadar meşru zemine oturttum.

Neyse konuyu çok dağıtmayayım, nasılsın iyi misin faslını geçtik ve Münnami abi, yazımı (dünkü) okuduğunu, yöremizde turizm ve diğer alanlarda iş yapan ülkenin önde gelen firmalarının ve işadamlarının neden bir yangın helikopteri alıp ya da kiralayıp, bu sürece katkı vermediklerini de sorgulamamı talep etti.

Münnami abiyi bunu sorgulamaya iten sebep, bir şekilde benim yazımın içinde eleştirel olarak ele alınan kırmızı helikopterdi, buna emindim.

Hatta konuşmasının içinde, “Büyükşehir Belediyesini severim” diye de not düştü.

Bu söyleminde, “Kırmızı helikopter ile ele aldığın Büyükşehir Belediyesine haksızlık etme Süleyman” demeye getiriyordu.

Sorguladığı konuyu elbette yazabileceğimi, bu konuda bir perhize hizmet etmeyeceğimi biliyor olduğunu düşündüğümü kendisine ilettim.

Aceleci bir söylemle “Ne zaman yazarsın” diye ekledi. Yazamayacağımı mı düşündü nedir…

Ben de “hemen” dedim ve yazdım.

Münnami abi ile aramızda geçen diyaloğu neden aleni bir şekilde isim vererek yazdığımı da söyleyeyim.

Kendisi, sözünü ettiği konuyu sorguladığı konusunda ismini açık açık verebileceğimi de ifade ettiği için…

Ben de Münnami Özyurt’un kırmızı helikopter konusunda memnun olmadığını düşündüğüm görüşlerimden yola çıkarak, kendisini rahatsız eden bir ayrıntıyı da kamuoyuna aktarmış oldum.

Farklı bir bakış açısıyla dillendirdiği konu elbette önem arz ediyordu. Bu yörenin zenginliklerinden yararlanıp, zenginliklerine zenginlik katan isimlerin, bu sürece hava takviyesi anlamında desteği olamaz mıydı?

Pek tabi olabilirdi ama istiflerini bozmadılar.

Demek ki Muğla ilinden istediklerini yeteri kadar almışlar, dahasına ihtiyaçları kalmamış.

Münnami abi de buna takılmış olmalı ki, “Kırmızı helikoptere varıncaya kadar bu konuya bir değinin” demek istemişti.

Doğruya doğru demek, yanlışa da yanlış demek lazım.

Misilleme yapmaya gerek yok. Her aklıselim vatandaşın da bakış açısı doğruya doğru, yanlışa yanlış demek üzerine olsa keşke.

Münnami abiyle olan konuşmam ve gündeme getirmemi talep ettiği husus, kırmızı helikoptere karşı misilleme tepkisi gibi gözükse de, ben kendisinin duyarlılığını iyi bilenlerdenim.

Elçiye zeval olmaz.

Münnami abinin, söyledikleri eleştiri içerikli olduğu kadar öneri niteliği de taşıdığı için kaleme almaya değerdi.   

Bir helikopter bile kiralamayıp, orman yangınlarını söndürme mücadelemize katkı vermeyen para babaları hakkında bir dostumuz ile naçizane kendi görüşlerimi paylaşmış olayım.

Hem de her zaman olduğu gibi kamu yararı gözeterek.

Aksi takdirde siparişle yazı yazmam, talep edenleri de, siparişle yazı yazma sanatının ehillerine yönlendirirdim.