İki gün önce haberlerde izlediğim haber başlığı buydu. Sınavlarda, özel okullardaki öğrenciler devlet okulunda okuyan öğrencilerden daha başarılı.
Günümüz sistemine baktığımız da bu sonuç beni hiç de şaşırtmadı. Nasıl mı?
Özel okullarda okuyan öğrenciler başarılı, çünkü özel okulda okuyan öğrenci velisi, öğretmen değişik kaynak ya da test kitabı önerdi diye öğretmeni şikâyet etmiyor.
Çünkü kurum sahibi ya da yöneticiler kendi meslektaşına mobing uygulamıyor. Öğretmenini değersizleştirmiyor. Veli şikâyet etti diye öğretmenine yargısız infaz da bulunmuyor. Aynı zamanda öğrencisine de sahip çıkıyor. Yani eğitim kurumunun hakkını vererek uzlaşma yolu sağlıyor. Biliyorlar ki bir yanda kendi meslektaşı diğer yanda öğrencisi, yani teraziyi nasıl dengede tutmasını biliyorlar.
Çünkü özel okullarda taciz ya da tecavüz iddiaları çıkmıyor(en azından ben duymadım). Allah korusun öyle bir şey olsa bile öğretmen, değil okula gelmek okulun önünden bile geçemez.
Çünkü özel okullarda okul idaresi, öğrencilerini belli bir kalıp içine sokmaya çalışmıyorlar. Öğrencilerin saçından, başından, kıyafetinden ya da velisinin kim olduğundan değil, öğrencinin kafasının içini nasıl kullandığını ve ya nasıl kullanması gerektiğiyle ilgileniyor.
Çünkü özel okullar tam donanımlı. Öğrenciler istedikleri an istediği kaynağa ulaşabiliyorlar. Devlet okullarında ise bakanlığın belirlediği kaynak dışına ulaşabilmek mümkün değil. Ulaşmak için kaynak aramaya kalksalar karşılarına yasaklar, şikâyetler çıkar.
*** *** ***
Şimdi bu satırları yazarken yıllar önce bir okulun idaresiyle yaptığım konuşma geldi aklıma. O dönem için okulun yakıt ihtiyacı devlet tarafından gönderilmiş fakat ihtiyacın ancak bir kısmı karşılanmıştı. Buna karşılık okulun idarecisi bu yakıtın ihtiyacı karşılamadığına dair yazı yazmış. Cevap olarak da aynen şöyleymiş; “ ödenek dahilinde karşılayabildiğimiz ihtiyacınız olan yakıt bu, geri kalan ihtiyacınızı Okul Aile Birliğiyle Birlikte hareket ederek karşılayabilirsiniz” diye belirtmişler. O dönemin idarecisi hafif sitemli bir konuşma yapmıştı.”Okul Aile Birliği gereken parayı nereden bulacak? Tabi ki velilerden yardım parası toplamak zorunda. Ama sayın yetkililer akşam televizyon kanallarında okullara yardım ya da bağış adı altında para toplayamaz, vermeyin diye açıklama yapıyorlar. Şimdi biz para istesek bütün veliler ayaklanır bizi şikâyet ederler. Veliler de haklı akşam yetkililer para vermeyin okulların ihtiyacı yok diyor sabah okullar para istiyor. Tabi ki burada bir tezatlık var” demişti.
*** *** ***
Bir öğretmen eğitimci olabilmek için kaç sınavdan geçiyor bir düşünsenize. Önce eğitim fakültesini kazanmak için üniversite sınavına giriyorlar. Sonra dört yıl boyunca eğitim bilgileri dışında, pediatri uzmanı olacakmış gibi ya da pedagog olacakmış gibi en ağır derslerin eğitimini alır. Başarılı olursa mezun olmaya hak kazanır. Bitti mi? tabi ki hayır… okuduğu okul, aldığı eğitim yeterli görülmüyor ki; Sonra atanmak için sil baştan ders çalışır. Kpss den en yüksek puanı almak zorunda ki atanabilsin. Atanınca bitiyor mu? İşte o zaman her zamankinden daha çok çalışıyorlar.
Mesleğinin hakkını vererek çalışan öğretmenlerimizi değersizleştirmemeyi öğrenirsek, tek dertleri bizim çocuklarımıza bir tek harf olmak olduğunu anlayabilirsek işte o zaman bizim çocuklarımız da başarılı olur.
Unutmayalım ki bir eğitimci kolay yetişmiyor ama çocuklarımız da çok değerli. Teraziyi dengede tutmak için kefenin çok iyi dengelenmesi gerekiyor.
(Şimdi bu yazıyı okuyanlar özel okullar para alıyor tabi yapacaklar derler. Şunu unutmayalım okullar kendi imkânlarıyla öğretmenlerin maaşını, okulun giderlerini karşılıyorlar. Devlet okullarında ise bunu devlet karşılamak zorunda. Her iki tarafta da eğitim verenler aynı eğitimi görüyorsa , başarı ya da Başarsızlıktan kim sorumlu?)