SİNAN BOYACI - Türk Eğitim-Sen Muğla Şube Başkanı ve Türkiye Kamu-Sen Muğla İl Temsilcisi Mürsel Özata yaptığı yazılı açıklamayla geçtiğimiz günlerde “Akademik İnisiyatif Bildirgesi”ne imza atan bin 128 akademisyeni kınadı.
Öztata açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Çözüm Süreci” denilen süreç boyunca şımartılan PKK terör örgütü tekrar cansuyu bulmuş günümüzde şehir ve mahallelerimizi işgale teşebbüs cüretini göstererek milli varlık ve birliğimize açıkça meydan okumaktadır” dedi. Bu durum karşısında mevcut siyasi irade devlet olmanın gereğini yaparak hangi saikle olursa olsun nihayet kararlı bir tavırla tekrar teröre karşı etkili bir mücadeleye girişmiş askerimizle ve polisimizle topyekûn tekrar mücadele başlatılmıştır. Türkiye Kamusen olarak sonuna kadar her türlü siyasi mülahazaları bir kenara bırakarak Türk Devletinin ve Hükümetinin terörle mücadelesini destekliyoruz diye belirtti.
Özata “1128 akademisyenin yayınladığı bildiri resmen suçüstüdür, şimdi 'toplu temizlik' için devlet kararlılığı gerekmektedir. 'Suçu ve suçluyu övmek' bizim ceza kanunlarımızda hâlâ suçsa, terörle mücadele edenleri terör örgütlerinin hedefi hâline getirmek hâlâ suçsa ve yanlış bilmiyorsak, devlet 'katliamcı' suçlamasını bir şeref nişanı olarak kabul etmiyorsa gereğini yapmalıdır.
Bu çerçevede Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinden de bu hain bildiriye imza atan 9 sözde akademisyen hakkında Üniversite Yönetimince açılan idari ve adli soruşturma ile işten el çektirme kararlarını alarak gereğini yapmış olmasını da doğru buluyoruz. Bu süreçte Üniversite içindeki bölücü ve yıkıcı örgüt mensuplarının faaliyetlerinin daha yakından takip edilmesinin olası üzücü olayların önlenmesi açısından önlem alınması kanaatindeyiz. Türkiye Kamusen olarak, ihanet manifestosu niteliğindeki bildiriye karşı vatansever Türk aydınları bildirisini destekliyor ve tüm akademisyenlerimizi bu bildiriye imza atmaya davet ediyoruz” dedi.
Ardı ardına gelen şehit cenazelerine dikkat çeken Özata, “Anadolu'ya şehit yağarken, gözü yaşlı yetimler ordusu tabut başlarında titrerken, terörizme 'insan hakları' kılıfı giydirmeye çalışanları kanun önüne çıkarmayan devlet, devlet olarak kalamaz.Kim bunlar ve bu üniversitelere nasıl yerleştiler? Akademik personel alımında nasıl bir 'klan' veya 'kast' sistemi oluşturarak 'kendilerinden olanları' bu denli çoğaltabildiler? Bir devlet bu süreçte nasıl uyudu veya uyutuldu? Akademisyeninden PKK'lı hainlerin ölü çukurlarını ziyaret eden ana muhalefetin içindeki milletvekillerine, gazetecisinden televizyon programcısına, Yeşilçam aşüftelerinden siyasi irade içindeki müttefiklerine kadar tüm 'PKKperest' sol, tek kol aralığı hizaya girmiş maaşını aldıkları ülkenin ekmeğine kan doğruyorlar.
Bu zevat arasında yer alan bazı kişilerin daha düne kadar, çözüm sürecinde devleti yönetenlerin aklına danıştıkları kişiler oluşu da bir ibret vesikası olarak tarihe geçecektir. Aslında bu mesele daha önceden yapılan yönetim hatalarını net bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Siyasi iradeden aldıkları cesaret kapsülleriyle liste hâlinde kendilerini ifşâ eden 1128 Akademisyenin ihanet bildirisinde yer alan değerlendirmeler, bizzat siyasi iradenin yetkin ağızları tarafından dile getirilmiştir.”