Türkiye’de her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanır. Bu, 1981 yılında başlamış bir uygulamadır.
Şimdi buradan ne zaman, neden olmuş gibi makale yazar gibi günün anlam ve önemini yazıp sizleri sıkmak istemiyorum.
Günümüze bakınca öğretmenlerin nasıl değersizleştirildiğini, özellikle öğrencilerin öğretmenlerine davranış ve tutumlarını görünce inanın içim acıyor.
*** *** ***
Eskiden öğretmenlerimizden korkardık, korkmasak da çekinirdik. Buradaki korku saygımızdan dolayıdır. Gördüğümüzde heyecanlanır, ne yapacağımızı bilemez, sokaktaysak kaçacak yer arardık. Siyah önlük, beyaz yaka ve her gün sabah yapılan el ve tırnak temizliği yoklamaları. Kızların saçları mutlaka örgülü, erkeklerin saç traşları üç numara olmalıydı. Ellerin altında temiz katlanmış mendil.
Bir Öğretmen her gün sabah ilk derste bütün öğrencilerinin ellerini, tırnaklarını, saçını sakalını kontrol etmekten usanmaz mı? Elbette usanmaz. İdealleri bu vatana ve millete faydalı insanlar yetiştirecekse elbette usanmaz değil mi? Her gün verilen ödevler tek tek kontrol edilir mi? Hiç usanmaz mı insan? Benim öğretmenim usanmazdı. Hala öğretmenlerimin ismi tek tek sayabilirim.
Eğer öğretmenimiz sokaktan geçiyorsa asker gibi hazır ola geçip, gözlerimizi ayırmazdık. Belki bir şey söyler diye. Bir şey istese diye bakardık.Eğer bir şey isterse sevinçten uçasın gelir.
Hiç unutmam ilkokul 4. Sınıfta babamın işi nedeniyle şehir değiştirmek zorunda kalmıştık. Yeni taşındığımız evde ilkokul öğretmenimle komşuyduk. Hiç unutmuyorum saygımdan olacak ki öğretmenim bize misafirliğe gelince kızarır, utanırdım. Ne yapacağını şaşırıp kalırdım.
Şimdi bunları neden mi yazıyorum. Çünkü günümüzdeki öğrencileri görünce çok üzülüyorum. Günümüz gençliğini yazmama gerek yok sanırım. Hepimiz içler acısı halini görüyoruz. Aslında çocukların hiç suçu yok. Bu durum tamamen biz ebeveynler ve yönetim sistemiyle alakalı diye düşünüyorum.
*** *** ***
Öğretmenlik, meslekler içinde en gururlu ve şerefli meslektir. “Bana bir harf öğretinin kölesi olurum” diyen Hz. Ali bile öğretmenlerin ne kadar değerli olduğunu anlatmıştır.
Bir gün Atatürk’ün yolu köy okuluna düştü. Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
Atatürk sınıfa girince, öğretmen kürsüsünü terk etti.
Atatürk son derece kibar bir el işaretiyle;
-Hayır, öğretmenim yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz dedi. Eğer izin verirseniz biz de sizden faydalanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.
Ama günümüze baktığımızda bırakın diğer günleri öğretmenlerin olan bu özel günde Öğretmenler Gününde öğretmenlerimiz makam amirlerini ziyaret ediyor.
Böyle kutsal bir mesleğe sahip olan öğretmenlerimize: bizim mi ziyaret edip ellerinden öpmemiz gerekiyor yoksa onların mı bizi ziyaret etmesi gerekiyor?
Tüm öğretmenlerimizin bu özel gününü kutlar, saygılarımla ellerinizden öperim. Bizler ne kadar dejenere olursak olalım, sistem ne kadar size karşı acımasız olursa olsun sizler özverinizden ve bizden vazgeçmeyin.