Ülkemizde 207 üniversite var.8 milyona yakın öğrencimiz üniversitede okuyor. Evet, buraya kadar her şey çok güzel hatta bu rakamlara baktığımızda ülke olarak Avrupa ülkelerini bile eğitimde geçtiğimiz söylenebilir.
Ama 4 milyondan fazla üniversite mezunu işsiz gencimiz var. İşte, acı tablo burada başlıyor. Son dönemlerde eğitime erişim de, yatırımlarda arttı. Ancak eğitimin niteliği ve eşitlilik kavramına kadar her şey göz ardı edildi.
Her köşe başı üniversiteler açılırken maalesef nitelik kavramları göz ardı edildi. Ve şimdi gençlerimiz ve öğretmenlerimiz bunların bedelini ödüyor. Bu kaosun içinde kayboluyorlar.
Maalesef niteliği yakalayamadık. Hal böyle olunca üniversitelerin olduğu şehirlerde yaşayan esnaf, konut sahipleri vb. öğrencileri ticari olarak görmeye başladı. Öğrencilerin eğitimlerine destek olmak yerine onları ticari ilişkiler için kullanıyorlar. Ne acıdır ki! Eğitim –öğretim yılının başlamasını bile sezon başı yani işlerinin açılması olarak nitelendiriyorlar. Okul ve kampus çevresine şöyle bir baktığımızda ne kadar haklı olduğumuzu görebiliyoruz. Çay bahçeleri, kafeler ve barlar özellikle eğitim kurumlarının çevresinde yer aldığını fark ediyoruz.
*** *** ***
Eğitim ise, ticaretin ta kendisi oldu. Ve çocukların vakıf ya da özel okullara gitmelerinde teşvik bile verildi. Evet, eğitim paralı oldu. Eğitim kurumlarında öğrenim gören öğrenciler ise potansiyel müşteri oldu.
Eğitim sistemi böyleyken bizler hala gençleri suçluyoruz. Başarsızlıklarını, iş bulamamalarını onların omuzlarını yüklüyoruz.
Başarı kelimesinin ne demek olduğunu, bilen ve uygulayan bir sisteme dönüşmeliyiz. Bunları uygularken çocukların başarısını sıralamadan, karşılaştırmadan yapmalıyız. Çünkü başarıyı bir sıraya koymak ya da karşılaştırmak çocuğun özgüvenini yok eder. Evet, bizim eğitim sistemimiz de başarı, sıralı ve karşılaştırmalı tabular üzerine kurulu. Ve bizler mutsuz bir gelecek yetiştiriyoruz. Çocukların beklentileri göz ardı ediyoruz.
Ülkemizde tek düze eğitim var. Gençlerimizin ilk ana okula başladığı yıllarını hatırlayalım. Çocuklarımız aslında ne kadar mutlu, çünkü anaokulunda tek düze eğitim olabildiğince en aza indirilmiş durumda. Çocukların o dönem gelecek kaygıları olmadan hayallerini hatırlayalım. Okul ve öğretmenlerine olan saygılarını, hayranlıklarını hatırlayalım.
Ama ilkokula başlayınca çocuklar resmen hayal kırıklığı yaşıyorlar. İşte tek düze eğitimin başladığı anda çocuklar mutsuz olmaya başlıyor.
*** *** ***
Bilmeliyiz ki hiçbir değerli öğretmenlerimiz bu sisteme etkisi yok. Onlarda istenen zoraki kurallara uymak zorundalar. Ve birçok öğretmen bu düzenden memnun değiller. Eminim ki değerli öğretmenlerimizin ilk hedefleri mutlu bir gelecek sağlamak. Mutlu genç zaten başarıyı yakalar.
Ve farkındayız sistemin eksiklikleri ve kalıntılarını temizlemek o kadar da basit değil. Ancak küçük dokunuşlarla mutlu nesiller yetiştirebiliriz.