Hızlı tüketim çağında yaşadığımız, gündemin çok hızlı değiştiği ve hiç bir haberin, videonun, içeriğin ya da programın tazeliğini korumadığı şu yıllarda arada bir geçmişi yad edip ne günlerdi dediğimiz oluyor. Her özel günde olduğu gibi yine “nerede o eski…” ile başlanan cümleler kurulacağını tahmin ettiğimiz bir gün olan yılbaşı da geride kaldı. Bir zamanlar insanlar birbirlerine “Yılbaşında ne yapıyorsun?” sorusunu sorduğunda verilen cevaplar genelde hep aynı idi “P.T.T.” başka bir değişle “Pijama, Terlik, Televizyon.” TRT’li, Erol Evgin’li, Orhan Gencebay’lı, Zeki Müren’li, Bülent Ersoy’lu ve saat tam 24:00’ı gösterdiğinde ise kıvrak ritimleri ile “dansöz”

***

İşte yeni bir yıl daha hızla geldi kaçış yok! Üzgünüm, "seneye görüşürüz heh, hee, yihhuu" falan gibi abartılı sevinç gösterilerinde bulunmaz diye beklediğim ama iş yerinde bile bu esperilerle uğurlandığım gün geldi.  Sadece onu karşılamanın biz orta yaşa yaklaşanlar olanlar için gittikçe sakıncalı bir hal almaya başladığından bahsedeceğim kısaca!

***

Öyle ya, gençlere ayak uyduramayacağımıza göre bizlere ev hapsi gözüküyor her defasında. Oysa eskiden hep birlikte yaşanırdı özel günler! Çocuklar ekmezlerdi annelerini babalarını! Neymiş efendim güya devir değişmiş miş! Hadi ya, sanki asırlar geçmiş aradan!

Yani o çok bilindik eski kafalı iması!

Açıkça denilmek isteniyor ki kırın bacağınızı oturun evinizde.

***

Peki, ne yapsınlar bu durumda?

Can sıkıntısı çekiyorlar ister istemez.

Anılarını tazelemekten başka çareleri kalmıyor. Başlıyorlar geçmişi kurcalamaya.

Ne de güzeldi o yıllar derken çok eski değil, yaşlarının yarısı kadar yıl öncesinden bahsediyorlar aslında.

Yılbaşı gecesini beklemek heyecanı daha on gün öncesinden başlarmış. Pazardan alınan o kocaman kalçalı köy tavuklarının yanında şimdiki hindiler civciv gibi kalırmış! Bahçede yakılan maltız üzerinde bir güzel pişirildikten sonra yeme de yanında yat!

Ama ille de pilav üzerinde ve turşu eşliğinde!

Hele ki soba üzerinde pişirilen sıcak kestanelerin tadına doyum olmazmış.

İğde, kırık leblebi ve keçiboynuzunun lezzeti bir başkaymış! Dışarıda lapa lapa kar yağarken etraflarında gülen yüzleri görmek onların içini ısıtırmış.

Televizyonda yılbaşı için hazırlanmış özel proğramlar başlar, cızırtıyla yayılan Özay Gönlüm’ün türküleri baş tacı sayılırmış!

Dedeler nineler ise gece onikiye kalmadan cumburlop yatağa!

Ne yapsınlar üstüne üstlük bu gece bir yaş daha büyüyecekler garipler!

Şimdi ki gençler bizleri de öyle sanıyorlar zahir!

***

Yok daha neler!

Düpedüz yalan yahu!

Kaçın kurasıyız biz?

Eski çamlar bardak olmadı daha!

Dökülmeyi bekleyen kurtlarımız var içimizde!

Geçen yaz komşunun düğününde fıkır fıkır kaynattık valla!

Bir piyanist şantör döktürüyordu sahnede!

Oooo gazeteci Mustafa Beyler ve arkadaşları sizde mi buradaydınız efendim?

Bugünkü ilk şarkımız size gidiyor, kabul buyurun lütfen!

Hobaaaa!

Her gece barda gönlüm hovarda, çalsın sazlar oynasın kızlar!

Elleri görüyüm, kalçalar foraaaa!

MUĞLA’DA HELİKOPTER KAZASINDA ÖLENLERİN KİMLİKLERİ BELLİ OLDU MUĞLA’DA HELİKOPTER KAZASINDA ÖLENLERİN KİMLİKLERİ BELLİ OLDU

Hemen arkasından da oy fistanlım kaytanlım!

Hüdayda, beşyüzlira gaptırdım bir ayda!

Hele zıplayıver çekirge demeleri yok mu?

Hadi sen ol da dur durabilirsen!

Oynamaktan ayaklarım şişti belim koptu!

Tabi gecenin sonunda olmazsa olmaz ağırdan vurdu çalgılar. Dizleri yere vura vura zeybeğinde hakkını verdik tabi.

Nabeeer?

***

Artık bizim için çok uzak bir gelecek değil 10 yada 15 yıl sonra kuracağımız şu cümleler:

“Neyse boş yere ısrar etmenin faydası yok bu durumda!

Hadi gidin tepinmenize bakın siz!

Torunlarımıza bakarız biz!

Nöbetçi kreş vaziyetleri yani!

Ne yapalım, zorla değil ya!”

Çaresiz her gece olduğu gibi bu gece de yorganı kafanın üzerine çekmek var. Hayatın her daim bayram olması gerekliliğinin hayallerini yeni baştan kurmak var! Ama kurulacak hayal kaldı mı ki?

Editör: Gazete Muğla