Son gelişmelerle birlikte Mazhar, Fuat ve Özkan’ın ünlü şarkısının bu sözleri sanırım daha anlamlı hale geldi. Oysa günümüzde oldukça popüler turizm kentine dönüşen Bodrum ilçemizle akademik olarak ilk ilgilenme tarihim 2003 yılı haziran ayına rastlar. O tarihte doktora yeterlilik sınavını geçmiş, tez konusu olarak Bodrum’un Kentleşmesini jüriye önermiştim. 2008 Aralık ayında Kent Dokusunun Oluşumunda Turizmin Etkisi “Bodrum Örneği” başlıklı tezimi savunana kadar sosyolojik açıdan dolu dolu beş yıl Bodrum’un gelişim sürecini izleyip, analiz etmeye çalıştım. Bu denli yoğun olmasa da o yıllardan bugüne halen gelişmeleri izlemekteyim.
Ülkemizde kentlere göç 1950’lerden itibaren başlamıştır. Günümüzde nüfusumuzun %80’ini aşan nüfus kentlerde yaşamaktadır. Turizmin gelişmesiyle Bodrum gibi sahil kasabalarımız büyükşehirlerden, kentlerden göç almaya başlamıştır. Aynı zamanda bu yörelerimiz uluslararası göç de almaktadır. Halikarnas Balıkçısı’nın romanlarıyla, çalışmalarıyla tanıtmaya çabaladığı Bodrum, popüler turizm kentine dönüşmeye başlamış, hava limanının da hizmete girmesiyle ünü ülke sınırlarını da aşmıştır. Nüfus açısından kısa zamanda ilin en büyük ilçesi haline gelmiştir.
Bodrum İlçesi’nin 2020 yılı TÜİK Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre nüfusu 181.541 kişidir. Aydın-Muğla-Denizli Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporuna göre ilçenin 2025 yılında öngörülen nüfusu 342.290’dır. Nüfus projeksiyonunun konut sayısına göre hesaplandığını düşünürsek, kapanma döneminde gelenlerin 500.000’ini geçtiğini kabul edersek, planlanan konut sayısının şimdiden aşıldığını ileri sürmek abartılı olmaz. Üstelik astronomik konut fiyatlarına rağmen Bodrum’un cazibesini koruduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Tatillerde, yaz mevsiminde ve son bir yıldır tam kapanmada ikinci konutlara gelen nüfusla dikkatleri üzerine çeken Bodrum’un yerleşik nüfusu da gün geçtikçe artmaktadır.
Son yıllarda gündemden düşmeyen ilçemiz tam kapanma kararının açıklanmasıyla yine manşetlere çıktı. Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarının, uzmanların, halkımızın açıklamaları ulusal kanallarımızda geniş yer buldu. Konuyu bilenlerin, bilmeyenlerin bir arada görüşlerini sergiledikleri, tartıştıkları sosyal medyada da gündem Bodrum oldu.
Son günlerde ilçenin sağlık sisteminin yetersiz olduğu, yerel hizmetler, güvenlik, alt yapı vb. alanlarda yönetilemez hale geldiği, taşıma kapasitesinin oldukça üzerine çıkıldığı sıklıkla dile getirildi. Bu gerekçelerle “misafirlerin” gelmemesi, ilçeye girişin yasaklanması önerildi. Kuşkusuz bu tartışmalar Bodrum imajına zarar vermektedir.
Bir yılı aşkın süredir deneyimlediğimiz salgın sürecinde bilim kurulunda görüşülerek alınmış kararların bazılarının toplumsal gerçeklikle uyumlu olmadığına zaman zaman şahitlik ediyoruz. Diğer taraftan alınan kararların hemen kamuoyunda tartışılmaya başlaması toplumda tereddütlere, yanlış anlamalara da yol açmaktadır. Ayrıca toplumun geniş kesimlerinde salgının başta psikolojik olmak üzere olumsuz etkileri gözlenmektedir. Bu ortamda tartışmalarda daha dikkatli olunmalı, incitici, kırıcı, söz ve davranışlarda bulunulmamalıdır ki, mağduriyetler oluşmasın..
Günümüz kent nüfusunun büyük bir kesimi yukarıda değindiğim gibi kırsal kökenlidir. Son 15-20 yıldır kentlerden kırsal alanlara giderek yayılan göç hareketi başlamıştır. Bu harekete emeklilerin göçünü de eklemek gerekir. Kısacası kırsal alanlara, sahil kasabalarına, yaylalara yeni yaşam alanları oluşturulmaktadır. Ve doğal olarak insanlar kapanma dönemlerini açık havada, oluşturdukları yeni mekanlarda geçirmek istemektedirler. Bağına, bahçesine, tarlasına vb. bakmak için hafta sonlarını zaten bu mekanlarda geçiren halkımız, kapanma dönemini de apartman dairesinde geçirmek yerine yine bu alanlara gitmek istemektedirler. Menteşe Kaymakamlığı’nda oluşan uzun kuyrukların da nedeni budur.
Dolayısıyla Bodrum gibi sahil kasabalarının, yaylaların, köylerin cazibesini gün geçtikçe artmaktadır. Bu durum gayrimenkul taleplerinden, yükselen rant değerlerinden de anlaşılabilir. Yöneticilerimiz toplumun taleplerini ve eğilimlerini dikkate alınarak kararlar alınırsa nahoş görüntüler oluşmayacak, evlerine, mülkiyetlerine ulaşmak isteyenler hakaretlere, linçe maruz kalmayacaktır. Ancak seyahat sırasında ve ulaşılan alanlarda ve salgın tedbirlerine azami ölçüde uyulmalı, dikkat edilmelidir. Aksi takdirde yeni mutant salgını kaçınılmaz olacaktır.