“Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece sevgi duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık seçik ki
Başucumda bir sen varsın bir de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi”
**
“Yalan” denince hemen Can Yücel gelir aklıma.
“Sevgi Duvarı”şiirini hatırlarım.
Bu toprakların şairleri bunlar.
Bu toprakların kır çiçek kokuları.
Hepsini “bizim” olduğu için severim.
Son dizede ne güzel söylemiş değil mi?
“Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.”
**
Yalan “yaman”kelime.
Aslında “aman aman” kelime.
Beyazı var
Küçüğü var,
Büyüğü var.
İşimize geldiği gibi.
Ar damarı çatlamış hallerimize denk düşer.
Haya,utanma yok gibi.
Pişkinlik ise panzehir mübarek.
İmdada yetişen ilaç gibi.
**
Yalan aslında sosyal ve toplumsal hastalık.
“Durumu kurtarma sanatı” olarak acaip gelişti son yüzyılda.
Ne çok sanatçı ruhlumuz varmış bizim….
Çok becerikliyiz çooookk!!!
Kolay ve zahmetsiz yollara alıştık ya…
Yalan en kestirmesi bu yolun.
Hipotenüsden vıııınnn…
Müeyyidesi ve yaptırımı yok “utanmaz” halleriniz varsa.
Hele hele yavuz hırsız misali ise tilki aklınız.
Karşınızdakini bile utandırabilirsiniz.
**.
Yaşam zıtlıkların çelişkisinden beslenir.
Yalanında karşısında zıtlık var.
“Dürüstlük..”
Güzel ve cazibeli kelime.
Sütten çıkmış ak kaşık gibi.
Marifet oldu son yıllarda.
Oysa o kadar sıradan ki,
Olması gereken aslında.
Şimdi oldu hazine.
Yalanın aynası dürüstlük.
Çoğumuzun cüret edemediği mercekli bakış anı.
Ne büyük bir cesaret.
**
Yalan konusunda alt-üst beyin işini bilmem.
Psikolojik alt yapısı ilgi alanım değil.
Sosyolojik durumundan da anlamam.
Bu topraklarda her öğretinin karşılığı var.
Onu bilir, bildiğimi de söylerim.
İşin doğrusu olmak var daima.
Onu da hepimiz biliriz aslında.
Görünce hemen tanırız.
Severiz,benimseriz,
Hep dostumuz olsun isteriz.
Kimden mi bahsediyorum?
Galiba anlamış olmanız lazım.
Sıfat belli,iş sabit.
“Adam gibi adam”lıktan bahsediyorum.
Şimdi hatırladınız değil mi?