Bir Çin atasözü der ki; “Empati kurabilmen için, başkasının ayakkabısında bir mil yürümen gerekir.”
Bunun için, ilk önce kendi ayakkabınızı çıkartmanız, yani kendi duygularınızı askıya almanız gerekir.
Başka bir kimsenin yerine kendini koyma olayına empati kurmak adı verilmektedir. Karşıdaki kişinin duygularını ve herhangi bir konu ya da olay karşısında ne hissettiğini anlamak önemli bir şeydir. O anki durumu neler hissettiğini anlamak empati kurmanın bir parçasıdır.
Sizi anlayan insanlar olsun hayatınızda.
Sizin ayakkabınız da bir mil yürüyebilen...
Anlamayı beceren insan her zaman sizinle empati kurabilir.
“Hayatta ne olursa olsun kimseye ödün verme der” babam. “Herkes seni olduğun gibi kabullensin, sakın değişme” diye de tembihler.
“Ben buyum diyerek, kestirip de atma insanlık adına törpülenmeyi de öğren” diye de öğüt verir.
Empati kurmak birini olduğu gibi kabullenmektir. Olduğu gibi sevmek, olduğu gibi değer vermektir.
Empati kurmanın ne demek olduğunu anlayarak, yaşamaya başladığınız zaman aslında insanoğlunun aynı hamura sahip olduğunun farkına varacaksınız.
Aslında, sevmekle başlıyor her şey. Kuşu, ağacı, gökyüzünü, kendini, evreni…
Evrene ne verirsen o da sana aynısını verir derler ya aynen öyle.
Sahada çalışırken son zamanlarda dikkatimi çeken şey, insanların empati kurmakta zorlanıyor olması. Kendi duygularını askıya alarak bir süreliğine de olsa kendisini başkasının yerine koymakta zorlanıyor insanlar. Vermekten çok, almak kolay geliyor.
Bireyin empati yapabilmesi için, öncelikle yeterince kendini tanıması ve duygularının farkında olması gerekiyor. Kendini tam olarak tanımayan duygularının farkında olmayan bir birey, duygu ayarlamasını da çok iyi yapamayacağından dolayı, empati konusunda başarısız oluyor.
Araştırmalara göre empati, bir seçimdir aslında. Nasıl ki bir kişinin ölümü trajedi ise, bir milyon kişinin ölümü ise istatistiktir. Empati sadece biz ‘öyle olmasını seçtiğimiz sürece’ sınırlıdır.
Seçimlerimizi ‘mutluluk’ adı altında yaparsak ben her işin sonucunda güzel bir gökkuşağı görebileceğimizi düşünüyorum.
Her şeyi izle, sev, koru, bütünleş evet hayat her zaman yolunda gitmez, zorluklarla mücadele ederek, her zaman “daha kötüsü de olabilirdi” demek gerekiyor.
Acı karşısında gösterdiğimiz korkaklık acıyı yaşamamızı ve algılamamızı engellerken, sorumluluk almaktan çekinerek, şiddete karşı kayıtsız kalıyoruz. Acılarımızı sonuna kadar cesaretle yaşayabilmemiz için empati yapabilmek yetiyor aslında.
Başkaldırış ilk önce empati ile olursa bir çok bozuk düzenin değişebileceğine inananlardanım.
Denemekte fayda var inanın. Göreceksiniz ki empatinin üç basamağı sevmek, değer vermek ve paylaşmak kendiliğinden hayatınızda oluşacaktır.
İnsan olmanın ne demek olduğu çoğunlukla insanların üstlendikleri toplumsal rollerle ifade edilir. Roller empati ile bütünleşse belki yönetim biçimi bile değişebileceğine inanıyorum.
İşte benimkisi de kendini avutma. Yazımı okudukça “polyannacılık” yaptığımı düşünenler olacak belki ama bazen mutluluk oyunları, mutlu olmaya ve etmeye yeterli olabiliyor.
Yoksa başka türlü hayat nasıl geçer ki?