Muğla'daki türbeler ve şehitlikler, sadece geçmişi hatırlamakla kalmaz, aynı zamanda bugüne kadar süregelen bir manevi bağın da simgesidir. Bu mekanlar, sadece yerel halk için değil, aynı zamanda ziyaretçileri için de birer huzur ve ibadet alanıdır. Ziyaretçiler, bu kutsal alanlarda dua eder, geçmişin büyük evliyalarını ve kahramanlarını anarak manevi dünyalarını güçlendirirler.
Muğla'nın türbeleri ve şehitlikleri, bölgenin tarihî ve kültürel değerini yansıtan, insanları geçmişle bugünü buluşturan önemli mekanlardır. Bu hazretler ve türbeler, hem dini hem de tarihî açıdan büyük öneme sahiptir ve her geçen yıl daha fazla insanı kendine çekmektedir.
ŞAHİDİ HAZRETLERİ, MUĞLA’NIN EN MEŞHUR ALİMLERİNDENDİR
Gazeteci Sinem Kaplan tarafından derlenen bilgilere göre; Şahidi Efendi ve Muğlalı Şahidi İbrahim Dede olarak bilinen Şahidi Hazretleri'nin babası Hüdayi Salih Dededir. Yaşadığı dönem, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devri olarak bilinir.
Şahidi Hazretleri, Muğla’nın en meşhur alimlerinden biridir. Küçük yaşta babasını ve iki kız kardeşini kaybeden Şahidi Hazretleri annesiyle kalır. Fakat Şahidi Hazretleri Muğla’da kendisine ders verecek hoca bulamayınca ders almak için bir süre Bursa ve İstanbul’da yaşamıştır. Oralarda çeşitli ilimleri tahsil edip ilimde yetiştikten sonra bir gün manevi bir rüya görür ve o rüya üzerine Muğla’ya annesinin yanına geri döner. Muğla’ya döndükten sonra derviş olma yolunda ilerlemek ister ve Şeyh Cami’sinde o zamanlar hoca olan Şeyh Bedrettin Hocanın öğrencisi olur. Daha sonra Köylere gider, teravih namazı kıldırır, Cuma günleri vaaz için hutbeye çıkar, millete doğru yolu bulmak adına söylemlerde bulunur. Mevlevi olabilmek için yolunu Kütahya’ya çeviren Şahidi Hazretleri orada Mevlana’nın yedinci göbekten torunu Süleyman Divani Çelebi Hazretleri’nin yanına gider. Şahidi Hazretleri içinde bulunan boşluğu doldurmuş, kırk seneye yakın Süleyman Divani Hazretleri'nin yanında kalır. Hocası vefat ettikten sonra Şahidi, 50’li yaşlarında memleketi Muğla’ya geri döner. Dolaylı yönden mevlevilik Muğla’ya gelmiş olur ve Şahidi Hazretleri ile Muğla’da Mevlevilik daha fazla ön plana çıkar.
ŞAHİDİ HAZRETLERİ İLE İLGİLİ RİVAYETLER NELERDİR?
Şahidi hazretlerinin anne ve babası hacca gitmeye niyet ederler. Annesi o dönemler Şahidi Hazretlerine hamiledir. Yolculuk sırasında Urfa civarlarında doğum gerçekleşir ve şahidi hazretleri yani İbrahim dünyaya gelir. Annesi hacca oğlunu sağlık açısından götürmek istemez ve orada bir eve teslim ederler. Aynı hafta emanet ettikleri evin gelini de doğum yapmıştır. Yoksul olan ev halkı Şahidi eve geldikten sonra feraha kavuşmuşlardır. Hac dönüşü Şahidi'yi almak için gelen aileye evin gelininin çocuğu verilmek istenir fakat aile kendi çocukları olmadığını anlarlar. İş kadıya kadar gider, kadı şahit ister ve orada şahidi hazretlerinin babası araya girerek ‘benim oğlum kendine şahitlik eder’ der. İbrahim bir eli ile babasını işaret eder, başka bir rivayete göre ise İbrahim dile gelir. Bu olaydan sonra Şahidi adını alır.
Bir başka rivateye göre Şahidi Hazretlerinin bir gecede Kur’an-ı Kerim yazdığı yer alıyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos seferi sonrası Şahidi Hazretleri İstanbul’a Kanuniyi ziyarete gitmiş. Kanuni’nin sarayına misafir olan Şahidi Hazretlerinin bir gecede Kur’an-ı Kerimi nasıl yazdığını padişah çok merak etmiş fakat Şahidi sadece tebessüm ederek karşılık vermiş. Padişah akşam olunca merakına yenik düşerek Şahidi Hazretlerinin odasının deliğinden bakarak nasıl tek gecede Kur’an-ı Kerim yazdığını görmek istemiş. Fakat kapı deliğinden baktığında içeride kırk tane Şahidi görmüş. Biri yazarken diğeri ciltliyor ve bir araya getiriyormuş ve gecenin sabahı Kur’an-ı Kerim padişaha takdim edilmiş.
Şahidi Hazretleri’nin vefatından sonra olan rivayetlerden biride şu şekilde, savaş sırasında Şahidi Cami askeri mühimmat deposu olarak kullanılmaktadır. Askerler sırayla her gün orada nöbet tutarlarmış. Nöbet tutacak askerin abdest alması gerekiyor tabi o zamanın şartları su yok. Birde nöbete yetişmesi gerekiyor, o sırada Şahidi Hazretleri askere görünür ve ‘caminin dışında da dursan burada böyle dolaşamazsın git işini hallet silahını da duvara daya ben senin yerine nöbet tutarım’ der. Asker gider. O sırada diğer nöbetçi askerlerden biri dolanırken askerin yerinde olmadığını görür ve yanındaki askere silahı oradan almasını söyler fakat silah bir türlü yerinden oynamaz. Taki silahı bırakan asker gelip hiç zorlanmadan silahı eline alana kadar. Bu olayı yaşayan askerlerin bir süre şahidi camisine gelip bu olayı anlattığı söylentiler arasında.
Muğla’nın Menteşe ilçesinde Şahidi Cami bulunmaktadır. Şahidi İbrahim Dede’nin ve babası Hüdai’nin türbe halindeki kabirleri caminin haziresinde bulunmakta ve ziyarete açıktır. Şahidi Cami’nin yerinde Şeyh Seyyid Kemaleddin tarafından 1390 yılında yapılan Mevlevihane Mescidi bulunuyordu. Cami bahçesinde de mescidi ilk kuran Şeyh Seyit Kemaleddin’in mezarı bulunuyor.
Türbenin içerisinde Şahidi Hazretlerinin Eserlerinden, " gedayım şahidiyi mevleyim, diyarı menteşede muğlaviyim, bihamdillah ki merdimaneviyim, ki gavvasi bihari mesneviyim, şahidiye her kim iderse dua, ide mahşerde şefaat Mustafa " asılıdır.