MUSKİ Genel Müdürlüğüne yeni atanan Yılmaz Şengül, Bodrum’da su krizine yönelik yapılacak çalışmalara ilişkin açıklamasında, “Ekinanbarı ve Turgutreis’te tuzlu suyu arıtmak için desalinasyon tesisi kuracağız” ifadelerini kullanmıştı.

Muğla Su İnisiyatifi, MUSKİ Genel Müdürü Yılmaz Şengül’ün açıklamalarını “Muğla Su İnisiyatifi olarak bu yaklaşımı doğru bulmuyor, ekolojik dengeyi bozan faaliyetler sonucu yaşadığımız bu sorunu yine ekolojik dengeyi bozacak, deniz kirliliğine, deniz canlılarının yok olmasına yol açacak bir yöntemle çözmeye çalışmanın daha fazla sorunlara yol açacağını düşünüyoruz” ifadeleriyle eleştirdi.

“DAHA FAZLA SORUNLARA YOL AÇACAK”

Muğlalılar dikkat: Meteoroloji uyardı! Muğlalılar dikkat: Meteoroloji uyardı!

Muğla Su İnisiyatifi’nce yapılan açıklama şu şekilde:

“Tüm dünyada iklim değişikliğinin etkisiyle hava sıcaklıkları artmakta ve kuraklık önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Muğla ilinde de özellikle Bodrum ilçemizde yaz aylarında susuzluk büyük boyutlara ulaşmaya başlamıştır. Son zamanlarda susuzluğa çözüm olarak deniz suyundan desalinasyon ile içme suyu elde edilmesine yönelik planlamalar yapıldığı açıklanmaktadır. Muğla Su İnisiyatifi olarak bu yaklaşımı doğru bulmuyor, ekolojik dengeyi bozan faaliyetler sonucu yaşadığımız bu sorunu yine ekolojik dengeyi bozacak, deniz kirliliğine, deniz canlılarının yok olmasına yol açacak bir yöntemle çözmeye çalışmanın daha fazla sorunlara yol açacağını düşünüyoruz.

Desalinasyon yöntemi dünyada özellikle Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail gibi suya erişim sorunu yaşayan, ekonomik düzeyi yüksek ülkelerde kullanılmaktadır. Ancak hem çok pahalı, hem çok enerji ihtiyacı doğuran, hem de deniz ekosistemine zararlı bir yöntemdir. Tuzdan arındırma çok fazla enerji gerektirir. Desalinasyon yönteminde; reverse ozmos (ters tuz basıncı) uygulanarak membran sistemi ile tuzlu suyun içindeki tuz alınmaktadır. Sistem maliyeti enerji maliyetine, membran teknolojisine bağlı kalmaya devam ettiği sürece, bu teknolojiler kendilerine en çok ihtiyaç duyan gelişmekte olan ülkeler için uygun yöntemler olamaz. Sonuç olarak halkın içme suyuna erişimi de daha pahalı olacaktır.

“DESALİNASYON TESİSLERİ BİRÇOK ULUSLARARASI SÖZLEŞMEYE DE AYKIRIDIR”

Tuzdan arındırmanın enerji yoğunluğu yanında geride bıraktığı tuz yoğun akışkan da ayrı bir sorundur. Bu teknikle arındırılan su alınan suyun en fazla %60 ı kadardır, Denizden büyük miktarlarda su alarak ters ozmos ve ultra filtrasyon yöntemleri ile birlikte tuzsuzlaştırma işlemi hem denizden su alırken, hem de denize tuzla yoğunlaşmış konsantre akışkanı deşarj ederken deniz ekosistemindeki varlıklar için geri dönüşsüz zararlar verecektir. Deşarj edilecek olan tuz yoğun akışkan toksik etkisini hızla göstererek deniz yaşamında biyo-çeşitliliği olumsuz etkileyecek, balık popülasyonu hızla azalacak, deniz giderek kirlenecek, çölleşecek, çeşitli canlı türlerinin yaşaması daha da imkansızlaşacaktır. Sonuçları itibarı ile desalinasyon tesisleri, 1976 Barselona Sözleşmesi gibi Akdeniz’in korunması amaçlı birçok uluslararası sözleşmeye de aykırıdır. Desalinasyon projelerini iptal eden mahkeme kararları ve bilirkişi raporları da bu yöndedir. En son Datça ve Bozburun’da yapılması planlanan desalinasyon tesislerinin ÇED gerekli değildir kararı da bilirkişi raporlarına dayanılarak iptal edilmiştir.

Yine son zamanlarda suyu daha az tuzlu olduğu için desalinasyonun daha az maliyetli olacağı söylenerek gündeme getirilen Ekinanbarı suyu için de aynı endişeleri taşıdığımızı bildirmek isteriz. Bu projenin Geyik Barajı’nın kamulaştırılmasından 4 kat daha fazla maliyetli olacağı MUSKİ tarafından da açıklanmıştır.

“SU SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ TARTIŞILMALI”

Su sıkıntısı yaşanan yerlerde, bu teknolojiyi uygulamayı düşünmeden önce atılması gereken birçok adım vardır: Öncelikle yaşam için vazgeçilmez olan suyun kirletilmesinin ve gereksiz sarfiyatının önüne geçilmesi şarttır. Denize atılan atık suyun yeniden kazanılması, suyun doğru ve ihtiyatlı kullanımı, su tüketimini teşvik eden yapılaşma faaliyetlerinin sonlandırılması, tarımda aşırı su kullanımının önlenmesi, şebekedeki kayıp ve kaçakların azaltılması, yağmur hasadı işlemlerinin planlı ve etkin uygulanması, bölgede her gün neredeyse bir milyon insanın ihtiyacı kadar su kullanan –Muğla’nın nüfusu bir milyon civarındadır- ancak enerji üretimine katkısı sadece %2 olan, ömrünü çoktan doldurmuş 40 yıllık termik santrallerin kapatılması gibi önlemlerin öncelikle hayata geçirilmesi gereklidir. Sonuç olarak, denizden su elde etmeyi planlamadan önce bölgede hali hazırda suya ihtiyaç duyulan tüm süreçlerin tartışılması, suyun yaşam için vazgeçilmez olduğunun kabul edilmesi, bölgemizde su gereksiniminin doğru hesaplanması ve gerekli önlemlerin alınması öncelikli olmalıdır.

Demokratik kitle örgütleri; emek, ekoloji, meslek örgütleri ve yöre halkı ile birlikte, suyun ve ekosistemlerin korunması esas alınarak su sorununun çözümü tartışılmalı, çözümler aranmalı ve su sorununun çözüm yolları doğru saptanmalıdır. Su varlıkları ve deniz ekosistemi ise mutlaka korunmalıdır.”

Editör: Beritan Yücel