Mezarlık tabelası kafama takıldı

Yaşadığım yerin her şeyine ilgi duyup, doğrusunu da yanlışını da görüp, ilgilisine söylemeyi ya da yazmayı her zaman görev bilmişimdir.

Özellikle de şehirlerin yolu, caddesi, parkı, kaldırımı, temizliği, anıtları, mesire yerleri, insanların bu yerleri nasıl kullandıklarına çok dikkat ederim. Çünkü bir yerde hayatı kolaylaştıran hizmetler olduğu kadar, zorlaştıran nedenler ve uygulamalar da oluyor bazen.

Bunun yanında tehlikeli, yıkılmak üzere olan ama bir türlü yıktırılmayan binalar, kapaksız rögarlar, taşları yerinden çıkmış kaldırımlar, sahibine benzemeyen heykeller, yazım hatalı tabelalar hiç gözümden kaçmaz.

Aslında her vatandaşın da böyle olması gerektiğini düşünürüm. Çünkü insanın öncelikle kendi yaşadığı şehre sahip çıkması gerekir. Eksiği, yanlışı görüp söyleyecek ki, ilgilisi de düzeltsin, doğrusunu yapsın. Zaten yerel yönetimler de bunun için var.

Kendimden örnek verecek olursam eğer; Muğla’ya taşınmadan on yıl kadar önce İstanbul -Sarıyer’e yerleştiğimde dikkatimi çeken ilk şey sahildeki heykelin Atatürk’e hiç benzemediğiydi.

Bunu ilçenin yöneticilerine, sivil toplum kuruluşu başkanlarına, tanıdığım siyasetçilere söyledim. “Neden Atatürk’e benzemeyen bir heykeli buraya koymuşsunuz. Değiştirilse iyi olur” dedim.

Konuştuğum herkes benimle aynı fikirdeydi. Ancak yıllardan beri söylemekle, yazıp, çizmekle değiştirtmenin mümkün olmadığını söylediler.

Ben de haber müdürü olduğum gazetede hem haber yaptım hem köşemde yazdım, bununla da yetinmeyerek kampanya başlatıp, gazetenin her sayısında birinci sayfadan haber yayınladım. İnternet sitesinde de aynı şekilde verdim.

Aylarca bu şekilde devam etti. Sonunda benimle aynı düşüncede olan ilçe belediye başkanı, “Büyükşehir izin vermese bile, ben bir gece sürpriz yapıp, heykeli değiştireceğim. Yeni heykeli yerleştirirken sana da haber veririm, gelip görüntülersin” dedi. Dediğini de yaptı ve şimdi o meydanda Atatürk’e eskisinden daha fazla benzeyen bir heykel var.

Aynı ilçenin en büyük caddesi olan Şehit Mithat Yılmaz Caddesi’nin tabelasında ‘şehit’ yerine ‘şehid’ yazıyordu. Gözüme battı. Yazım hatası olduğunu söyledim, haber olarak da yayınladım. Tabeladaki yazı düzeltildi.

Kağıthane İlçe Belediye Meclisi toplantılarının yapıldığı salonunun girişindeki parti grup odalarının kapısında ‘gurup’ yazıyordu. Küçük tabelaların fotoğraflarını çektim, “Gurup güneşin batışını ifade eder. Doğrusu gruptur” diye haber yayınladım. Ama değiştirmediler. Ben görevimi yaptım.

Yine Kağıthane Meydanı’nda bir Atatürk anıtı var ki, hangi yönden bakılırsa bakılsın Atatürk’e kesinlikle benzemiyor. Ama ben dahil, yıllarca çok sayıda gazeteci haber yapıp, ilgililere durumu izah ettiği halde yenisiyle değiştirilmiyor. Nedenini hala anlamış değilim. Bir heykelin sanat değeri olabilir ama sahibine benzemedikten sonra ne anlamı kalır ki?

Daha bunlar gibi örnek verebileceğim, dikkat çeken ve yanlış olduğunu düşündüğüm birçok konularda gazetecilik görevimi yapıp, ilgilileri uyardım.

Şimdi de Muğla’da önünden her geçtiğimde eski ve yeni mezarlıkların tabelası gözüme batıyor. Birinde “Şehir Yeni Mezarlığı”, diğerinde ise “Şehir Eski Mezarlığı” yazıyor.

Bu tabelalar mutlaka benden önce başka kişilerin de dikkatini çekmiştir, hala da çekiyordur. Düşündüm ‘neden böyle?’ diye.

Mezarlık bir tane olsa “Şehir Mezarlığı” denilecek. İki tane olup da, biri eski, biri yeni olunca elbette ki bilinmesi için farklı isimler gerekli.

“Eski Şehir Mezarlığı” denilse, merhumun cenazesine katılmak isteyenler olayı “Eskişehir” olarak algılayacak, uzak diye gitmeyecek. “Yeni Şehir Mezarlığı” da aynı şekilde “Yenişehir” şeklinde anlaşılabilir.

Bunu Büyükşehir Belediye yetkililerinin de böyle düşündüğünü sanıyorum. Olayın üzerinde tartışılıp, en doğrusunun şuanki gibi olduğuna karar verildiğini tahmin ediyorum.

Ama bir şey var; mezarlık şehirde diye adının da mutlaka “şehir” olması gerekmez ki. Köylerde bile birkaç tane mezarlık var, başka başka adları olan. Ayrıca bir isim ya da sıfatın da doğru olan bir yazım şekli vardır.

“Şehir Yeni Mezarlığı” ve “Şehir Eski Mezarlığı” yerine neden “Yeni Muğla Mezarlığı” ya da “Eski Muğla Mezarlığı” denilmez ki.

Yeni veya eski kelimeleri, Muğla’nın eski ya da yeni olduğunu ifade etmez, mezarlığın eski ya da yeni olduğunu anlatır.

Tıpkı yeni Kültür Bakanı veya eski Kültür Bakanı demek gibi bir şey bu. “Kültür Yeni Bakanı” demek nasıl ki yanlış bir yazım şekliyse –ki bunu hala böyle yazanlar var- “Şehir Yeni Mezarlığı” gibi bir isim de yanlıştır. Benden söylemesi. Çok göze batıyor çünkü.