KÜLTÜR VE SANAT ŞEHRİ EZBERİ

“Kültür ve Sanat Şehri Muğla.”

Bunu biz değil, şehri eminler ağızlarına pelesenk ediyor hep.

Büyükşehir statüsünden daha evvel dönemin Muğla Belediyesi’nden beri dillerde zikredilir.

Kimine göre öyledir, kimine göre ise, ‘hangi kültür-sanat etkinliği’ şeklindeki yetersizlik ifadesiyle sorgulanmakta olan bir söylemdir.

Bakalım hangi düşünce şekli daha ağır.

***

Kent olarak kültür-sanata düşkünlüğümüz var gibi gözükse de, bu kavramlara karşılık gelsin diye düzenlenen şenlikler ve kavun yarıştırmak dışında başka bir şey gelmiyor nedense aklımıza. 

Başlayıp da bitirilemeyen müze inşaatı da kültür-sanat kavramlarının kültürle ilgili olan bölümünü kapsasa da, onu da etnografik bir müze olarak sınırlandırdık.

Merak ediyorum, taş duvarlarla çevrili o devasa yapının içini dolduracak etnografik kültür malzememiz olarak nelerin sergilenmesinin düşünülmekte olduğunu.

İlçelerden de toplarsak belki dolar.

Vakit varken o müze inşaatını dev bir hamama mı çevirsek acaba?

Hiç değilse turizme hizmet eder.

Şaka şaka…

Biz kentte yaşayanlar, o yapının bitmiş ve hizmet eder halini mutlaka görmek istiyoruz.

Devam edelim.

“Kültür-sanat derken, sanata da düşkünlüğümüz vardır” diyeceğim fakat burada da yutkunmak durumunda kalıyorum.

Sanat kavramını, 2-3 günlük şenlikler kapsamında Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlediğimiz konserlere, bir iki söyleşiye ve kitap imza gününe sığdırmaya çalışıyoruz.

Bu sanat anlayışına bir dönem heykeltraşların ortaya çıkardığı taş ve ahşap heykeller de hizmet etmişti.

Ama bir dönem.

Gitgide uzaklaştık o dönemden.

Yani o dönemin sanatsal bir karşılığı vardı, kavun yarışmasının yanında.

***

Bütün bu kültür-sanat diye adlandırılıp düzenlenen şenlikler gerçekleştirilirken, sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapması için gerekli açık hava tiyatromuzu inşa etmeyi ihmal etmedik.

Kışın kültür merkezimiz, yazın da açık hava tiyatromuz artık mevcut.

Döneminde yüksek sayılabilecek bir bedelle şimdiki Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi inşa edildiğinde eleştiriler havalarda uçuşmuştu.

“O kadar parayı betona gömdüler” diye.

Sonra gördük ki merkez, önemli bir ihtiyaca karşılık vermeye başlamıştı.

Onun yanında bir de Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezini inşa ettik. İşlerlik alanına bakıldığında bu merkez de önemli bir yatırım olduğu kadar, yine ihtiyaca karşılık verecektir gibi duruyor.

Açık hava tiyatrosu da öyle.

Bana göre çok önemli bir tesis.

Kültür ve sanat etkinliklerinin en yoğun yaşandığı yaz ve sonbahar mevsiminde, kentin yüz akı projesi niteliğinde.

Ancak, kültür-sanat adıyla anılan Muğla’da, kültür-sanat etkinlikleri düzenlenebilirse.

Gelin görün ki bu önemli yatırımı, yılda bir kez zurna çaldırmak ve dinletmek için açıyoruz.

Durum böyle olunca ise, turistik ilçelerimizin açık hava tiyatrolarında düzenlenen açık hava konserleri ve etkinliklerine rağbet ediyoruz.

Oysaki burada konserler, tiyatrolar, müzikaller düzenleyip halkla bir araya getirmeliyiz.

Bu kadar tesis yatırımı boşuna yapılmamalı, içi doldurulmalı.  

Ha şimdi pandemiydi, yangındı bir dünya mazeret sunacak olanları duyar gibiyim ama bunlar tabi ki beyhude gerekçeler.

Zaten eleştirimiz, bu son iki yılda yaşananlardan dolayı yapılamayanlar değil, şehrin kültür-sanat şehri olduğuna yönelik söylemlerin aksine yapamıyor olduklarımıza.

***

Sanatseverler Genco Erkal’ı tanır.

Genco Erkal, Türk tiyatrocu ve sinema oyuncusudur.

10 Ağustos tarihinde kendi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım dikkatimi çekti ve sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şöyle diyordu usta sanatçı:

“Oyunlarımızı sürdürmek için Açıkhava sahneleri arıyoruz. Maalesef araştırdığımız kentlerde ya hiç sahne yok, ya da belediye, kayyum, rektör sahneyi bize vermiyor.

Buyurun gelin bizim açık hava tiyatrosu zurna festivali hariç bomboş duruyor.

Erkal’ın kendilerine sahne verilmediğinden yakındığı açık hava sahnelerinin bulunduğu şehirler demek oluyor ki kültür ve sanatla iştigal olan şehirler.

Öyle olmasa neden o mazeretli şehirleri arayıp, bulsun ya da sanatını icra etmek için neden talep etsin.

Demek ki usta tiyatrocu, o şehirler arasında kültür-sanat şehri Muğla’yı atlamış.

Oysa bizim de Prof. Dr. Şadan Gökovalı Açık Hava Tiyatromuz var ve sanırım bu tesisten ülke sanatçıları sanırım bihaber.

Ya da biz gerçekten yerel yöneticilerin söylediği gibi kültür-sanat şehri değiliz.

Ne spor şehriyiz, ne kültür, ne de sanat şehriyiz.

Sahi ne şehriyiz biz?

Dinlence ve konformistler şehri miyiz?

***

Şaka bir yana, haksızlık mı ediyorum bu konuya eleştirel yaklaşarak diye düşünüyorum. Bu defa da, “Yıllardır kültür ve sanat etkinliklerinin ardı arkası kesilmiyor da, bizler mi fark edemiyor ya da icabet etmiyoruz” diye mırıldanıyorum.

Genco Erkal’ın paylaşımı konuya ilişkin sadece küçük bir örnekti. Bu örneklerin çoğaltılabileceğini hepimiz biliyoruz.

Vaka sayılarına bağlı olarak yeniden gündeme gelebileceği öngörülen pandemi tehlikesi daha başlamadan, hazır maçlar da seyircili oynanmaya başlamış, düğün-dernekler kurulmuşken, insanımızın da hazır morale ihtiyacı varken, içinde bulunduğumuz yarı yaz, yarı sonbahar karışımı günler geçmeden, şu bizim açık hava tiyatrosunun tozunu aldırıverseniz de, kent insanı da, gerçekten bir kültür-sanat etkinliğiyle buluşuverse…

En azından kültür-sanatın içini kısmen de olsa doldurmuş oluruz.