KIZIL SAÇLI DİLBER VE..

Adamda şeytan tüyü mü var, yoksa meymenet eksikliği mi bilemedim.

Seçildiği sene bi tatile çıktı. Bodruma geldi. O günden beri Bodrum Gobi Çölüne döndü. Geçen sene 9 ay, günde yarım, hadi bilemedin 1 saat suyla yetindik. Yatıp kalkıp Ahmet Aras a dua ettik. O bir saatlik suyu bize verdiği için.

Adam tatildeydi dedik burada.

O burda ne güzel tatil yaparken, yazın ortasında sorumluluk sahasında sel felaketi yaşandı. 2414 afet ihbarı yapıldı. Yüzlerce ev, binlerce insan mağdur oldu. Adam tatilini legalize etmek için " aileme karşı sorumluluklarım var.." dedi.

Sonra Elazığ depremi oldu. Adam Elazığ a gitti. Birkaç saat ya kaldı ya kalmadı. Ordan doğruca " sorumlulukları olan ailesi ile birlikte Erciyes Ski Centrum a.

Hicbir sey olmamış gibi davranmaya devam etti.

Bu sene 3 ncü yılı.

Adam doğduğu topraklara doğru bir ziyaret programı yaptı. Günler, hatta haftalar öncesinden dağ, bayır, tepe, düzlük her yere afişleri asıldı itina ile. Bazı afişlerinin trollerce yırtıldığı haberini yoldaşı gazetecilerden okuduk öğrendik.

Bu seyahatte iki türlü uygulama yapıldı.

Birincisi ; Normal, elek altı gazeteci ve misafir grubu ki bunlar ya 16+1 minibüsle ya da ISUZU ile yolculuk edenler. Genel olarak da 3, bazen 4 yıldızlı otellerde yatırılanlar. Sigara vs.lerini kendi ceplerinden alanlar..

İkincisi ; Özel makam şoförlü, lüx araçlarla seyahat ettirilenler. 5 yıldızlı otellerde ağırlananlar. Sigara, puro, hatta kağıt havluları bile eksik edilmeyenler.

Tabi bu iki grup kendi içinde zaten birbirine yan gözle bakıyorlar-mış.

Mış diyoruz. Çünkü sonradan anladık.

Oralarda, yazılarında, twitletinde bu "SOSYAL SINIF AYRIMCILIĞINDAN" bahsetmeleri zaten beklenemezdi ki. Ne de olsa aynı yolun yolcuları. Yoldaşlar yani.

Derleme, toplama nakit çalışır kalabalıklar oluşturmak kolay değildir. Yapılır tabi. Parasını Şehremini ye yüklersin olur biter.

Gezi bitti.

Dönüş başladı.

Adam dönüş yolunda makam aracindan inip, otobüsle yolculuk yapıyor numarası yapmak için poz vermez mi?

Ne yani. Poz vermek günah mı?

Haşa. Biz kimsenin pozuna karışmayız.

Ama onlar biribirine karıştı.

Bu gezide her ne kadar 2 sınıf söz konusu olsa da, bir de hiç cağrılmayanlar da vardı elbette.

Sanatçı kostümlüsü, yazar, gazeteci görünümlüsü. Falan filan...

Kıskançlık içten içe tavan yapmışmış zaten.

Aa.

Adam twit atmaz mı o poza?

Yanıbaşında kızıl saçlı dilber.

Sağın ortasında, rakip olmak için can attığı ADAMIN ilk yıllardaki danışmanı gazeteci. Gerçi onu pek takan yoktu ama asıl kıyamet KIZIL SAÇLI DİLBER yüzünden koptu.

Haydaaa.

Ulan bu ne?

Der demez Yoldaşlar birbirine girdi.

Vay..

Sen nasıl olur da her gün,(ama daha düne kadar) bizi sövenle olursun.

Vay vay vay.

Piyanisti, şantözü, kantocusu, tangocusu, üstlüsü, üstsüzü, hatta çökelek kıvamlısı. Yalan makinası, algı profesörü karı-sı, kızı.

Birden bire aleyhte taarruza geçtiler tatil delisi adam için.

Yiyin dedik birbirinizi..

Oh olsun.

Olsun .

Da..

Sanki biz daha çok Ahhh mı çekeceğiz gibi.

Fire verilir siyasette. Normaldir. Bir iki. Bir kasa sağlam domat alırsın, eve gelince ondan bile çıkar.

Bilemeyiz.

Kavun mu bu koklayalım..

Gerek mi var?

Bizim mahalleden mi bunlar?

Bizim mahalleden di bunlar.

Bizim ADAM ın ilk danışmanı tamam.

O ötekilerin adam sandığından, eşi hanfendi namına YÜKLÜ ihaleler almış zaten.

Kızıl saçlı dilber de son bir yıldır eksen kayması travması geçiriyordu. Sonra itiraf da etti zaten; küçükken anasının Ramazan Bayramında ne güzel vişne likörleri içirdiğini.

Başı kapalı olan da var. Biliyorsunuz zaten. O baş örtme şekline bir türlü ısınamadığım tip. Yarım kapalı gözlerle bakarak konuşması hiç samimi değildi hiç.

Onu da verdik.

Ee bi IHL mezunu vardı, haber kanalında programcı. O da tamam.

Bitti mi?

Dün ve önceki gün. En az 5 çatlak, bir o kadar da cartlak sese şahit oldum.

Seçim yaklaştıkça heybesi bir türlü dolmayanlar ufaktan menfaat dairesine doğru gider oldu.

Demem o ki?

Bizim mahallede, ucu açık cümle kuranlara dikkat edelim artık lütfen.

Yok gazeteci, yok sanatçı, yok vaiz, yok vakıf, yok dernek, yok oluşum, yok hareket.

Seçim yaklaşıyor.

Yaklaştıkça " yok yaa, o-onlar yapmaz öyle.." dediklerimizden de tekme yemeyelim derim.

Şu saatten sonra görmezden gelenin de payı var derim.

Ak Partiyi savunur gibi görünenler ile savunanları ayırt edelim derim.

Yoksa Kızıl saçlı dilberin yanına gidecek çok olacak.

Vesselam.