Kırık Dökük Hikâyeler

Kırık Dökük Hikâyeler Muğla'da daha önce Çocuk Yuvasında kalan çocuklar, Muğla Valiliği ve Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü'nün çabalarıyla gerçekleştirilen "Gönül Elçileri Projesi" kapsamında açılan "Çocuk Evleri'nde yaşamlarını sürdürmeye başladılar. Peki bu, çocukların hayatında ne değiştirdi? Onların mahalleleri oldu, komşuları oldu, sokakları oldu, her şeyden öte birer mektup adresleri oldu. Olması gerektiği gibi.
Emeği geçen herkese saygılarımla...

KIRIK DÖKÜK HİKÂYELER
"Çocuk Evleri'nin Sevgili Çocukları"

Kırık dökük hayat hikâyeleri,
Başlangıcı ve sonu belli olmayan bir yol...
Kiminin kahkahaları bir hıçkırık,
Kiminin bakışları isyan,
Kimi küskün ve kırgın,
Kimi de o kadar küçük ki hiçbir şeyden habersiz...
Gecenin herhangi bir saatinde,
Yıldızlar usulca kayarken gökyüzünden,
Dileklerini tutarlar, hayaller kurarlar,
Kimselerden habersiz...
Hayata karşı ürkek bakışlarıyla,
Ne zaman bir el uzatsanız,
Yüreklerini bırakmaya hazırlar avuçlarınıza...

Onlar, insanlara her şeye rağmen güvenmek istiyor.
Hepimiz gibi anlaşılmak ve değer verilmek,
Güç bela hayatlarına bir yön çizmeye çalışırken,
Geleceğe emin adımlarla yürümek,
Sevmek, sevilmek ve ait olmak istiyorlar...
Çabaları kendilerinden büyük,
Öyle de olmalı.
Hayatta seçenekleriniz azsa,
En güçlü olana, tüm varlığınızla,
Sarılmak zorunda olduğunuz gibi...
Belki okullarında daha başarılı olmak zorundalar,
Belki hata yapma şansları çok daha az,
Belki birbirlerine herkesten daha çok kenetlenmeliler
Ve belki de onlar,
Gelecekte karanlıklar içinden bir güneş gibi parlayacaklar.

Onlarla tanışınca ve konuşunca,
İnsan şu soruyu sormaktan kendini alamıyor:
"Şartlar farklı olsaydı, kim bilir nasıl bir hayatları olurdu?"
Kimseler bilmez onlar, yapayalnız gecelerde,
Bu soruyu kendilerine kaç defa sordular?
Her birinin hayat hikayelerini merak ediyorsunuz ama,
Bir şeyleri kanatmamak adına sormaya diliniz varmıyor.
O kadar içtenler ki her birine sarılmak istiyorsunuz.
Sonra da elinizde olanların kıymetini,
Ne kadar az bildiğinizi fark ediyorsunuz...

Her şeyden önce bir çocuk için,
Yürümeye başladığı ilk andan itibaren;
Düşmemesi için elinden tutacak,
Hastalanınca elini başına koyacak,
Karnesini gösterebileceği,
Başarılarıyla gurur duyacak,
Bayram günü geldiğinde elini öpebileceği,
Üzülünce omzunda ağlayabileceği bir "anne"
Ne kadar hayati bir ihtiyaç aslında...
Bizler güya yetişkiniz, büyüğüz.
Yani; iyiyi, doğruyu, dürüstlüğü, vicdanı...
Öğrenmiş olmalıyız, değil mi?
Peki, neden öyleyse,
Büyüklerin hatalarının sonuçlarını, acılarını
Çocuklar yaşamak zorunda?
Demek ki; büyük olmak yaşla değil,
Büyük davranmakla oluyor.

VE ELLERİ ÖPÜLESİ “ÇOCUK EVİ ANNELERİ"
Kendileri dünyaya getirmedikleri halde,
Kendi çocuklarından daha içten "anne" diyen çocuklara,
Uykusuz gecelerinde yol arkadaşlığı yapmak,
Omuz vermek kederli ve yorgun düşlerine,
Yüreklerinde belki de hiç kapanmayacak,
Bir boşluğu doldurmak,
En kutsal görevlerden biri.
Onlar; Çocuk Evleri'nin elleri öpülesi anneleri,
Yalnız kalplerin, kanatsız melekleri...