Bugünün köşesini biraz hüzne, biraz öfkeye boğacağım sanırım. Bakın fotoğrafta el üstünde sonsuzluğa giden Güleda. Tanıdınız mı? Tanıdık, tanımadık hepimizin içine ateş düşüren, milyonları ağlatan, Cenazesinde annesinin “Prensesim” diye seslendiği, Babasının boynunu büken Güleda…
19 yaşında ardında bıraktığı fotoğraflarda ki gülüşleriyle içimizi ısıtan ve eski erkek arkadaşı tarafından acımasızca öldürülen Güleda.
Güleda’nın cenazesine katıldım. Orada ki gözle görülür acıyı tarif edecek herhangi bir kelime yok yeryüzünde. Ailesi onu Fotoğrafçı olacak diye göndermişti üniversiteye, emin oda en güzel duygularıyla gitti o şehre. Kim bilebilirdi hayatına mal olacak olayı orada tek başına saatlerce korku içinde yaşayacağını. Gerçekten toplum olarak şiddete yönelmiş ve çıldırmış durumdayız. Kadına yönelik şiddetin, cinayetin artması artık delirtecek duruma geldi.
Bu ülkede başkasının hayatında hüküm sürmeye çalışan, kendi istediğini başkasının hayatına dayatan, kadınları korku içinde yaşatan, bir kadının özgürlüğünü ve yaşama hakkını elinden almaya çalışan veya alan yarım akıllılara biri artık dur desin! “Yarım akıllı” diyorum çünkü daha kötülerini burada söyleyemem. Fakat siz eminim neler olduğunu anlıyorsunuzdur.
Böyle sapık ve sapkın ruhlu insanların her an çevremizde gezinme ihtimali yeterince tedirginlik verirken yaşanan tedbirsizlikler daha çok korkutuyor. Biz Güleda’yı koruyamadık… Güleda gibi nicelerini koruyamadık.
Kadın cinayetine kurban giden kaçıncı can Güleda? Bu ateş kaçıncı aileye düştü? Bu caniliğin sonu ne zaman gelecek? Ne zaman caydırıcı çözümler bulanacak?
Fotoğrafa iyi bakın, açın Güleda’nın gülerken ki fotoğraflarına bakın, Şule’nin fotoğraflarına bakın, Özgecan’ın, Emine Bulut’un, Helin’in, açın öldürülen onca kadının fotoğrafına bakın! Gülen gözlerinin artık olmadığı, yaşam haklarının elinden alındığı kafanıza kazınsın! Aklınızdan hiç gitmesin! Hiç birini unutmayın, unutmayalım.
Hoşça kal Güleda, Gittiğin yerde hep mutlu ve huzurlu ol…