“HERKES YAZDIĞI HALININ ÜSTÜNE OTURUR”

Bir garip memleket bizim Muğla.

“Muğlalının önüne ilk engeli Muğlalı koymaya çalışır” diye başlayan cümlelerin muhatabı memleket hani.

“Olduğunu da öldüğünü de istemeyiz” dediğimiz hani.

Böyle bir toplumsal yapıya sahip bir yerde dilimize pelesenk ettiğimiz Muğla lobisi nasıl oluşsun değil mi ama?

Aklımdayken araya kaynatayım.

Geçtiğimiz hafta siyasilerimizin görüş ayrılıklarından uzaklaşarak, imar sorunları ve vatandaşların sorunlarının çözümü noktasında ortak karar aldıkları toplantının bize umut saçtığını dile getirmiştim.

Hala daha da arkasındayım.

Basının davet edilmediği toplantıyla ilgili bir sonuç bildirgesinin tek elden basın kuruluşlarına servis edilmesini dilemiştim ama olmadı, olamadı.

Her iki tarafın kendi penceresinden bakarak veya kendi yönetimlerinin dilini öne çıkardığı haberler servis edildi.

Bu servis bizim gazetede kabul görmedi.

Böylelikle özde değil, sözde birliktelikler olduğu durum tespitini bir kez daha yapmış olduk.

“Bu küçücük örnekle mi” diyebilirsiniz?

Evet, bu örnekle.

Ayrıntılar bu küçük nüanslarda saklı.

***

Asıl konumuza dönelim.

Hani şu “bizim oğlanların, bizim gızların” hiç kabul görmeyeceği, “olduğumuzu da öldüğümüzü de istemediğimiz” yönündeki yapısal konumuza.

Hatta bu yazıyı kaleme almayı sıralamaya koymuşken, Türk Kızılayı Muğla Şube Başkanı sevgili Yusuf Kayacık, benden önce davranıp sosyal medya hesabında gündeme taşıdı.

Tabi Kızılay kimliğiyle değil, alışılagelmiş siyasi kimliğiyle tanıdığımız diliyle.

Konuyu bir de ben yorumlamak istedim.

AK Parti’den Muğla Milletvekili adayı olan Muğla Eğitim Çevre Koruma ve Dayanışma Vakfı  (MECEV) Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Baykal’ın kardeşi Yatağan İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Baykal görevinden alınarak, Ortaca’ya öğretmen olarak görevlendirildi.

Baykal’dan boşalan göreve ise Rizeli Osman Alemdar’ın getirildiğini öğrendik.

Bu gelişmenin yanında yine dönemin AK Parti Fethiye İlçe başkanlarından Kadir Sarıhan’ın kardeşi olan ve İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Ramazan Sarıhan’ın da akıbeti aynı şekilde.

Hatta görevden uzaklaştırılmış.

Bununla da kalmayıp, AK Parti il yönetimi Kadir Sarıhan’ı partiden ihracını istemiş.

İhraç gerçekleşmiş. Hatta Kadir Sarıhan’ın bu gelişme üzerine itiraz sürecini başlattığı ve konunun mahkemelik olduğunu da öğrendik.

Bu ülkenin her bölgesindeki insanı ayrım yapmaksızın kıymetli.

Oralı, buralının hiç ehemmiyeti olmaz yapımızda.

Milletimizdir asıl olan.

Kafatasçılık yapmayı da bilmez, beceremeyiz de.

Zaten Muğla kafatasçılık yapsa bu gelişmeler yaşanmaz, bu girişimlerde bulunmak bu kadar da kolay olamazdı.

Ama kendi memleketinde yabancı kalmak ta böyle olsa gerek.

Lobileriyle var olanlar, lobisi olmayan şehri istediği gibi yönetiyor adeta.

Kutluyorum.

Bunu başarmak her ilde mümkün olmaz.

Bu gelişmelere bakıldığında hiçbirinin tesadüf olmadığı duygusuna kapılıyor insan.

Görevden alınanlar, göreve getirilenler aleni.

Doğruluyor tüm düşünceleri.

***

Muğla, bu ülkenin vatandaşına memleketi, dini, mezhebi ne olursa olsun herkesi yüreğine basmayı bilmiş bir Ege şehridir.

Buna da engin hoşgörüsüne borçludur.

Ama gelin görün ki, aynı hassasiyeti Muğla’yı yönetmeye kalkan farklı nüfusların insanlarından gördüğümüz söylenemez.

Tıpkı görevden alınmalarla ilgili yaşanan gelişmeler gibi.

Bugüne kadar pek çok kez, şehrin ve ilçelerinin dilinden anlayan insanların yönetim kadrolarında olmalarını önemsediğimizden dem vurduk.

Başkaları olmasın demiyoruz ama bizim oğlanlar, gızlar da olsun.

Hem de öyle göstermelik tek tük değil, acık hatırı sayılır oranda olsun.

Ama bu ortamda nasıl olsun ki?

Şunu bir kere iyi anladık;

Kamuda bir şekilde görev almayı başarmış memleketi Muğla yazılı olanlar, anladık ki görevlerinde uzun soluklu kalamıyorlar.

İlla bir maraz doğacak bir şey oluyor herhalde.

Hal öyle de böyle de olsa, bu şehrin insanları siyaset sahnesinde yer almalı.

Karar mekanizmalarında olmalarından vazgeçtim, yönetimler içinde yer alsınlar. Alsınlar ki, bölge insanının yapısını bilmeyen yöneticilerle bu bölgenin insanı arasında bir köprü görevi yapabilsinler.

Bu yöndeki istekler işte bu yüzden dile geliyor, şuralı buralıyı ayırmaya çalışmaktan değil.

O nedenle bu ilin milletvekilleri de bu tür girişimler karşısında sessiz kalmamalı.

Bir de şu unsuru söylemeden geçemeyeceğim.

Partilerin illerdeki teşkilat mensuplarının ve milletvekillerinin görevleri, görevden adam alıp, göreve adam atamak olmamalı.

Bu yönde operasyonlar düzenlemek de olmamalı.

Halk odaklı yerlerde bulunanların bu kadar zamanı da kendilerinde buluyor olmasını yadırgamışımdır hep.

Bu sözünü ettiğim partilerin yönetimleri ve siyasi temsil makamında bulunanların, kendilerini bağrına basmış, her türlü uygulamada gıkını çıkartmayan halka, daha nasıl daha fazla hizmet verebilirimi düşünmeleri daha doğru ve etik olacaktır. 

Bu nedenledir ki, karar mekanizmalarında bulunan kişilerin küçük düşüncenin ürünü olan küçük işlerle uğraşılmasını doğru bulmuyorum.

***

Burada suçlu aramıyoruz.

Eleştiri kadar özeleştiri de önemli.

Bu anlam da iki çift kelam da Muğla için söylenebilir.

Mesela Muğla, rahatsızlık duyduğu konuları sokakta konuşuyor ama refleks koyamıyor.

Refleksi olmayan şehrin lobisi de olmaz, bizim gızı, bizim oğlanı da.

O zaman Bir Muğla deyimiyle sonlandırayım;

“Herkes yazdığı halının üzerine oturur”

Bizim şehir de yazıp, oturduğu halıya dünden değil geçmişten bu yana razı durumda.

O nedenle; olduğunu da, öldüğünü de istemeyen yapının birbirine sahip çıkacağı günü kimse beklemesin.

Durum bu kadar vahim işte.