Hancı ve Soytarı

Genelde hafta sonlarına eğlenceli hikayelerle dolu yazılar yazmayı isteriz. Kimi zaman yazarken bile kahkahalarla güler uzaktan bizi görenlerin ne dediğine pek aldırış etmeden okuyucularımızın da en az bizim kadar eğlenmesini isteriz. Aklıma nereden geldi bilmem Bekir Sıtkı Erdoğan’ın “Hancı” şiiri geldi.

“Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı

Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş

Aman karanlığı görmesin gözüm

Beyaz perdeleri, ger yavaş yavaş

Sıla burcu burcu... İlle ocağım

Çoluk çocuk hasretinde kucağım

Sana her şeyimi anlatacağım,

Otur baş ucuma, sor yavaş yavaş”

***

Bekir Sıtkı Erdoğan’ın en bilinen şiiri de hepimizin ‘’Hancı’’ diye bildiği ‘’Bin Birinci Gece’’ isimli şiiridir. Bu şiir ilk olarak 1949 yılında ‘’Şadırvan’’ dergisinde yayımlanır. Bu şiir Faruk Nafiz Çamlıbel’in ‘’Han Duvarları’’ şiirini hatırlatır. Ancak ‘’Han Duvarları’’nda geçen Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ın hüzünlü, melankolik ve titrek dizlerinin yanında ‘’Hancı’’ şiirinde hüznün yanında neşe de vardır. Şimdi bu kadar Handan bahsetmişken bir hancı hikayesi de anlatmadan geçmeyelim.

***

Hanlar genellikle uzun yollarda yol üzerinde, kentlerde, kasabalarda yolcuların hayvanlarıyla birlikte konaklamalarına yarayan yapılardır. Bu hanlarda yaşanan yüzlerce hikayeler vardır. Bizde o hikayelerden birini birlikte okuyalım. Hancı yine sıradan bir günde hana gelenlerin konaklamaları ve dinlenmeleri için çalışmaya devam eder. Kralın soytarısı da annesini özlemiş olacak ki izin alarak ziyaret için arkadaşı birlikte yola çıkar. Epeyce yol aldıktan sonra havanın kararmasına yakın bir hana ulaşırlar. Hancıdan yemek ve kalacak yer talep ederler. Kalacak yeri belli olduktan sonra yemek için salona inerler. Yemeğe başladıktan sonra saray alışkanlığı olacak ki herkesle sohbet etmeye soytarılık yapmaya başlarlar. Bir süre sonra el ayak çekilince hancı ile baş başa kalırlar. Hancı ile sohbete başlarlar bu kez.

Soytarı: Hancı biraderim sen burada kimden kaç para alıyorsun? Bu sorunun üzerine hancı beklemeden cevabını verir. Hancı cevap verirken soytarıdan daha küçük boya sahip ama kendisini Kara Murat sanan arkadaşı ise etrafı göz ucu ile kesmektedir.

Hancı: kiminin parası, kimininse duasını alarak yardımcı olmaya devam ediyorum. Gelen giden pek eksik olmuyor kimseyi yolda, aç, açıkta bırakmıyoruz. Allah’ta rızkımızı veriyor. Der demez soytarı kendini tutamayıp sorularına devam eder ardı sıra onlarca soru sorar. Sorularını öyle sıralar ki hancı takip bile etmekte zorlanır. Son sorusu aklında kalır ve ona cevap verir.

Soytarının son sorusu: Hancı biraderim bu güne kadar kaç kişi kaldı burada?

Hancı: Burada kalanların çetelesini tutsam ne kağıt yeter nede kalem. Senin gibi çok soytarı geldi geçti onlar hep geldi ve gitti ama han burada ben buradayım.  Hancının bu cevabı üzerine Soytarı ve arkadaşı sessizce kalacakları odaya çekilirler sabah da gün ağarmadan kaçarcasına handan ayrılırlar.

***

Yazınında sonuna gelmişken kıssadan hisseye gerek var mı? Mevkiler, makamlar gelip geçicidir önemli olan o makamlarda koltuktan güç almak değil koltuğa güç vererek beklentileri karşılamaktır. Zira krallık dönemi değil ki her soytarıya bir makam verilsin.