GÜNEŞ OTEL PAZARLIKLARI

Türk siyasi tarihine Güneş Otelden başka bir otelin adı karıştı mı bilmiyorum. Muhakkak vardır. Lakin adı ne olursa olsun, Güneş Otel kadar etkisi olmamıştır.
AP li 11 milletvekilinin bir gecede topluca CHP ye geçmesi ile 40 ncı Hükümet devrildi. CHP bu ithalata rağmen 41 nci hükumeti kuramadı. Demirel MC hükumetini kurdu. Ardından yapılan seçimlerde CHP birinci parti olarak çıktı. Güneş Otel pazarlığı sonrası AP den ayrılan 12, Demirel için verilen gensoruya EL kaldıran 11 milletvekilinden tam 10 tanesi, 42 nci Hükümette bakan oldu.
Bunların aralarında Tuncay Mataracı, Şerafettin Elçi, Hilmi İşgüzarı duymayan yoktur herhalde!
Güneş Otel pazarlıklarına atfen sahnelenen ZÜBÜK filmini hatırlatmama gerek yok diye düşünüyorum. Her olaydan, her krizden, her münakaşadan ve kargaşadan hep kârlı çıkan.. ZÜBÜK işte.
Güneş Otel pazarlıklarını organize eden kişi, zamanın İstanbul Belediye Başkanı olan Aytekin Kotil idi.
Bunu niye anlattım. Maksadım hiç kimseyi ne ithal edilen 11 lere benzetmek, ne de rencide ederek, suimisal vermek değil. Sadece yapılan her pazarlığın, siyasetin doğasında her zaman mevcut olan ittifak veya birlikteliklerin hayırlı sonuçlar getirmeyebileceğini, göz göre göre "LADES" demekten öteye gidemeyeceğini arz etmek içindir. Genel siyaset yapısına uygun olmayan figürler, an itibariyle müttefik olmaya rıza gösterse de, belli bir müddet sonra zarar verirler. Geldiklerine belki pişman olurlar, belki de çağırdığınıza siz bin pişman olursunuz. Netice faydadan ziyade zarar getirebilir.
Onun için siyaset ikna edilmişlerle değil, inanmışlarla yapılır.
Kapalı kapılar ardında, aslında gayri resmi yapılan türlü türlü pazarlıklar, o kapılar ardında oturulan masalarda vücut bulur, olursa resmi, olmazsa dedikodu olur. Kolay kolay kimse o dedikoduya " doğru " demez. Diyemez. Tam burada devreye KULİS giriverir. Bir şekilde sızar çünkü. Figürler sızdırmasa bile, figüranlar sızdırır. Bu bazen şoför olur, bazen garson. Hatta bazen aktör figürlerden biri, birinin kulağına fısıldar. Masaya kadar çektiğiniz kimseyi kamuoyunda da sıkıştırma politikasıdır bu. Bak bak kimler kimlerle.. dedirtmek için. Olursa başarı sayılır, olmazsa " sen daha dün ne pazarlığındaydın" diye gol atmak için..
Kim bilir.
Kulis; kelime olarak, bir işin, bir hareketin gizli olarak konuşulduğu bölüm olarak geçer. Siyaseten kulis ise aslında tam anlamı ile "DEDİKODU" alanı gibidir.
Eğer siyasi otoriteler, bir hareket veya işi makul, kabul edilebilir hale getirmek isterlerse, önce o konu&hareketi kulise fısıldarlar. Enine boyuna tartışılmasını, olgunlaşmasını, daha doğrusu kamuoyunun kabul edebileceği kıvama gelmesini sağlamış olurlar. Kulisi siyaset tam tersi için de kullanır. Eğer bir konuyu, olguyu, fikri, hareketi ortadan kaldırmak isterlerse, yine kulise fısıldayarak, rafa kalkmasını sağlarlar.
Tam da buradan hareketle, zor anlarda, dar alanlarda, dar vakitlerde yapılan bu kısa paylaşmalar, hele siyasi alanda ise gol olur mutlaka. Ancak o gol rakip kale yerine kendi kalenize de atılmış olabilir. Işıklar sönük, loş bir alanda, hele bir de hava puslu ise, nevrinizin döndüğünü anlayamadan, ayağınızdaki topu, rakip kalesi zanneder, kendi kalenize atıverirsiniz. Ve GOLLL diye bağırdığınızda.. Skor gözünüzün önüne gelince anlarsınız gerçeği.
Bu, seçim sonucu olur.

Böyle iyilik yapılmaz.

Burada siyasi ittifaktan bahsedelim,
Edilse edilse siyasi cinayetten bahsedilir.

Burada siyasi iktidardan bahsedilmez, edilse edilse ticari iktidardan bahsedilir..

Burada iyasi birleşmeden bahsedilmez, edilse edilse ticari birleşmeden bahsedilebilir..

Birlikten bahsedilmez, edilse edilse, siyasi ayrılıktan değil..

Siyaseten yapılacak hesaplar nihayetinde siyasete çıksın, koştura koştura ranta çıkmasın..

Siyaset kendi alanında ve fakat kendisi üzerinden yapılan başka hiçbir hesabı kaldırmaz, affetmez.

Ve tarih kesinlikle affetmez.!

#SöylerimGeçerim