Gündem sıcak ve karmaşık şu günlerde. Neredeyse çamur savaşları yapılıyor, gizliden görünmeden.  Senin dünyaya bakan penceren kirli ise, benim çiçeklerim sana ancak çamur görünür... çamurlu gündemin dışında yaşam hayallerimiz vardı çocukluğumuz da ellerimizle tutmak istedik yıldızları, bulutlara yol göstermek balıklarla okyanusa yüzmek. Ne kadarını başardık ki?

***

GENÇLİK HAYALLERİ….

Gençken kışkırtılan UCU bucağı olamayan hayaller, 30’lu yaşlarda asla gerçekleşemeyecek projelerin çöplüğüne dönüştü. Herkesin dizleri yara bere içinde, çünkü hayallerinin peşinde koşanların çoğu yere kapaklanıyor. Okuduğum bir makalede yazarın, “Kendinize bir iyilik yapın, hayallerinizi yatak odanızda bırakın” başlıklı bir yazısı dikkatimi çekti.  O da çocuklarına “istersen, olur!” diyen ebe beyinlerden gına getirmiş. İstemenin sonu yok çünkü ama yapmak bambaşka bir şey!

Yazar şunu öneriyor: “Hayallerinizin değil, yetenek ve imkanlarınızın peşine düşün, başaracaksınız!”

Haksız mı? Ne dersiniz!

***

yaşamı kısaca özetleyen beğendim sözlerden biridir. Milton Greenblat’ın sözü.  Greenblat, “İlk başta anne babamızın çocukları, sonra, çocuklarımızın anne babası, daha sonra anne babamızın anne babası, en sonunda da çocuklarımızın çocukları oluruz …” der haksız mı?

Bu dünyada yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız her şeyin hesabının sorulacağı bir gün var..  Bu dünyada yapıp yapmadıklarımıza, ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız, ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşıyacağız. Kim ki, Allah’ın indinde kendi makamını görmek istiyorsa, kendisini neyle meşgul ettiğine baksın…  Esas ihtiyacımız, ayda, her yöne 500 dakika, 1000 dakika, 5000 dakika değil.

***

Üretmemek beni rahatsız ediyor, topluma çevreme ve insanlığa değer katmamayı düşünemiyorum. Her gün yeni bir ruhla tanışıyorum. Her ruh beni biraz daha olgunlaştırıyor bu hayatta, su gibi akıp geçen zamanı durdurmanın yeni bir yolunu arıyorum. Sanırım yatın yeni bir fotoğraf makinesi alacağım.

Yaşlanıyorum galiba, hergelen gün yaşlanmaktan çok bir şey öğrenmeden akşam olmasından korkuyorum. Anlamadığım şey bir ömür hiç kafa yormadan yaşayanlar, mutsuzluklarını bile kabullenmiş insanlar, nasıl oluyor da yaşadıklarını söyleyebiliyorlar ki?

Yaşam, geçirilen zaman mıdır yoksa değiştirilen zaman mıdır bu hayatta?

MENTEŞE KAVŞAKTA ULAŞIM SERVİS YOLLARINDAN SAĞLANIYOR MENTEŞE KAVŞAKTA ULAŞIM SERVİS YOLLARINDAN SAĞLANIYOR

***

Konsantrasyon, aslında zamanı verimli kullanabilmemiz için gerçekten ihtiyacımız olan önemli bir faktördür. Önümüzdeki işi, verimli ve kısa sürede bitirebilmemiz için tek ihtiyacımız olan konsantrasyonumuzdur. Hani yapmamız gereken ya da yapmak istediğimiz bir iş ya da proje ya da fikir vardır ancak bir türlü başlayamayız. Tabi bu arada zaman, akıp gider. Bizi bekleyecek değil ya! Peki, bu neden olabilir? Ve nasıl önüne geçeriz?

1. Öncelikle, yapmayı düşündüğünüz işi, gözünüzde büyütmeyin. En azından onu küçük parçalara bölerek, adım adım ilerleyebilirsiniz. Örneğin; bir film senaryosunu düşünün. Koskoca senaryo bir oturuluşta yazılmıyor ya.. Önce ana fikir çıkarılıyor. Anlatılmak istenen bir cümle ile tanımlanıyor. Daha sonra karakterler belirleniyor. Ardından taslak çıkarılıyor. Hikâyenin giriş, gelişme ve sonucunda yaşananlar, madde madde yazılıyor. Daha sonra biraz daha detaya inilip, hikâye yazar gibi treatmanı çıkarılıyor. En sonunda ise tretmanda yazılan olaylar, sahneleştirilip, senaryo haline getiriliyor. Siz de hedefinizi, küçük hedeflere bölebilirseniz, daha kolay ilerleyebilirsiniz.

2. Aklınızdaki işe başlamakta zorluk çekiyorsanız, hemen başlayın. Bu bir resim de olabilir, tasarım da olabilir, proje de olabilir. Yeter ki başlayın. Mükemmel olmak zorunda değil. Karalamalar yapın. Hatalar yapın. Düzeltin. Aklınıza daha iyisi mi geldi? Öyleyse hemen eskisini boş verin, daha iyisini devreye sokun. Göreceksiniz ki, başlayınca gerisi çorap söküğü gibi gelecek.

3. Artık eyleme geçmeye karar verdiniz. Peki, şimdi ne yapmanız gerekiyor? Öncelikle beyninizi kemiren kurtlardan kurtulun. Aklınızda, yoğunlaşmanız gereken konu dışında başka her ne varsa dikkatinizi dağıtan, onları, “Şu an sizinle ilgilenemeyeceğim. Bu işe odaklanmam gerekiyor. Sizleri daha sonra düşüneceğim.” deyip, zihninizden atın. Gülmeyin. Belki ilk etapta komik gelebilir, zor gelebilir. Ama bunun, aslında bir zihin jimnastiği olduğunu bilin ve hangi konuda egzersiz yaparsanız o konuda kendinizi geliştirmiş olursunuz.

4. Eyleme geçtiniz ancak bulunduğunuz ortamdan dolayı verimli çalışamıyor musunuz? Eğer sessiz bir ortamda çalışmayı tercih ediyorsanız ve çalışma ortamınızı bu şekilde ayarlayabiliyorsanız şanslısınız! Ancak imkanlarınız, telefonların çaldığı, birinin diğeriyle konuştuğu ya da tartıştığı, başka bir yerden müzik sesi geldiği bir ortamsa, patrondan odasını ödünç isteyemeyeceğinize göre, tek yapmanız gereken şey; zihninizi tüm dış faktörlere kapatmaktır. Dışarıdan gelen sesleri duymamak sizin elinizde! Öyle ki, biri size seslendiğinde onu duyamayacak kıvama gelmelisiniz. Sessiz bir ortamda olduğunuzu hayal edip, derin bir nefes alıp, önünüzdeki işe odaklanabilirsiniz. Belki ilk etapta zorlanabilir, ancak bunu yaptıkça her seferinde daha iyi yapabildiğinizi fark edeceksiniz. Ve bir bakmışsınız ki önünüzdeki iş bitmiş!

5. Aklınızdaki işe başlamanız ya da bitirmeniz için sizi arkanızdan itecek bir güç daha var. Bu işi yapmak neden istiyorsunuz? Sonucu, size ne getirecek? Bunu düşünmeniz bile, gaza basmanıza neden olacaktır. Hatta size getirisini, yazmanızı tavsiye ederim. Hem düşünmüş, hem yazmış, hem de yazdıklarınızı görmüş olursunuz. Bu, daha etkili olur.

6. Doğa konsantrasyon için en öneli etkenlerden biridir , eğer doğa yürüyüşüne çıkamayacak kadar meşgulseniz çalıştığınız yerde mutlaka yeşil bitkilerin olmasına dikkat edin.

****

“Seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar. Gördükleri, ancak kendi anladıkları kadarı olacak…”Hz. Mevlana.  Hakkımda Ne Düşünüyorsanız Allah Size Bin Katını Versin… İster Dua, İster Beddua Olarak Alabilirsiniz.

Editör: Gazete Muğla