Fethullah Gülen ve onun liderliğindeki cemaat, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’de büyük bir tehdit olarak görülmüş ve devletin çeşitli kurumlarından temizlenmesi yönünde ciddi adımlar atılmıştır.
-Türkiye’de Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığına yönelik bir tehdit bulunmaktadır.
Ancak, Gülen’in ölümüne rağmen cemaatin bazı unsurlarının halen Türkiye’de etkin olduğu yönünde bir algı mevcuttur. Bu durum, cemaatin devlet içindeki varlığının tam anlamıyla sona ermediği endişesini doğuruyor.
Türkiye’nin demokratik yapısı, laiklik ilkesine ve devletin tarafsızlığına dayalıdır; bu nedenle dini ya da ideolojik grupların devlete nüfuz etmesi, toplumsal güvenliği ve devletin işleyişini zedeleyebilir.
-Türkiye’de hâlâ Fethullah Gülen’e özenen tarikat liderleri bulunmaktadır.
Cemaat liderlerinin devletle iç içe geçmiş bir görüntü sergilemesi, makam arabalarında yer alması veya onların üyelerinin devlet protokolünde görünmesi, bu yapıların hâlâ etkin olabileceği endişesini güçlendirmektedir.
Eğer bu tür semboller toplumsal algıda yer edinirse, devletin tarafsızlığına ve demokratik ilkelere olan güven sarsılabilir. Türkiye’nin, her türlü dini ve siyasi yapının etkisinden arındırılmış, bağımsız bir devlet yapısını sürdürmesi, demokrasinin güçlenmesi açısından zorunludur.
Fethullah Gülen ve cemaatinin etkisinin tamamen ortadan kalkmadığına dair algı, Türkiye’nin geleceği için bir risk unsuru olarak değerlendirilebilir. Devlet, bu tür yapıların etkisinden tamamen arınarak tarafsızlığını korumalı ve halkın güvenini sağlamalıdır.
Türkiye’de bu görüntüler devam ettiği sürece, cemaatin devlete yönelik tehditlerinin tamamen sona ermediği düşünülmeye devam edecektir. Bu nedenle, Fethullah Gülen’in ölümü bir rehavet yaratmamalıdır.
Tandoğan Uysal