Atasözlerinin, deyimlerin, özdeyişlerin, halk arasında dolanan efsanelerin mutlak bir öğretisi vardır. O kadar çok şey anlatırlar ki; hangi dönemde yaşanırsa yaşansın ders niteliğindedir.

Türk Atasözü der ki:

Muski'den Müdahale: Su Sorunu Çözüldü Muski'den Müdahale: Su Sorunu Çözüldü

Er bozulursa, aile bozulur.

Hatun bozulursa, ulus bozulur.

Ondandır, erkek çocuğu yetiştirirsen fert, kız çocuğu yetiştirirsen toplum olur.

Eğer planınız bir yıllıksa pirinç ekin.

Eğer planınız on yıllıksa, ağaç dikin.

Eğer planınız yüz yıllıksa, çocukları eğitin demiş Konfüçyüs.

Yoruma bile gerek bırakmayacak netlikte açıklamış.

Rus azizlerden en itibar gören Sarov Aziz SERAPHİM

* Atların içtiği pınardan su iç.

* Yatağını kedinin uyuduğu yere ser.

* Bir solucanın dokunduğu meyveyi ye.

* Böceklerin oturduğu mantarı cesurca topla.

* Köstebeğin kazdığı yere ağaç dik.

* Yılanın ısınmak için çöreklendiği yere ev yap.

* Kuşların sıcaktan saklandığı yere çeşme kaz, der.

Yani doğanın insanoğlunun kılavuzu olduğunu üzerine basa basa anlatır.

Çin’de büyükler başına gelenlerden bihaber yaşayanlara şu hikâyeyi anlatır.

Eski Çin’de idam mahkûmlarının son gecelerini birlikte eğlenerek geçirmelerine izin verilirmiş. Mahkûmlar celladı da aralarına alarak en güzel yemekleri yer, pirinç rakısı eşliğinde şarkılar söyleyerek eğlenirlermiş. Şafakta zaten çakır keyif olan mahkûmun kafasını ustalıkla alıverirmiş cellat.

Yine böyle bir gecenin infaz sabahında güneşin ışıkları ile idam mahkûmu celladına sorar:

  • Ne oldu? Almadın kellemi?
  • Aldım der, cellat kanlı palasını silerken. Elim hızlıdır benim.
  • Ama başım yerinde duruyor der, mahkûm dehşet içinde.
  • Ayağa kalktığında kucağına düşecek başın der cellat.

Kıssadan hissesi şudur ki,

‘Başına gelen felaketi anlaman için ayağa kalkman gerekmektedir.’

 

Marcus Tullius Cicero’nun her bir sözü ise yüzyıllar sonrasında bile tek tek ders niteliğindedir.

Bazıları;

* Şeref ve doğruluk adaletin temelidir.

* Ne kadar çok kanun, o kadar az adalet.

* Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler.

* Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir.

Yüzyıllar öncesinden doğrular bugünlere fısıldanmış.

O fısıltıların bir tınısı bile bizleri ileriye taşıyabilecek kadar güçlü ve donanımlı.

Her ne kadar tüm yalanlar yüksek perdeden bağırtılarla sunulsa da, o fısıltıların sessizliğinde kaybolmaya mahkûm.

Editör: Gazete Muğla