Edep, saygı ve sevgi bir kişinin karşısında el pençe saygı duruşunda durmak değil elbette. Aslına bakarsak “EDEP” doğumumuzla beraber bize kodlanan bir kavram diye düşünüyorum. Sonradan kazanılan bir duygu değil gibi geliyor düşününce. Aynı zamanda “EDEP” sevgiyi, saygıyı, merhameti, insanlığı içine alan bir kavram değil midir?
Edep öğretilmez, karşımızdaki kişiye sadece yeri ve zamanı gelince hatırlatılır. Zaman zaman hafızalarınızı zorlayın ne edepsiz kendini bilmezlere hatırlatmalarda bulunduk hayatın içinde değil mi?
Nefisle edebi bir biriyle ilişkilendirebiliriz, nefsine hakim olamayan bir kişinin zamanla edebinde de bozulmalar olduğunu rahatlıkla gözlemleyebiliriz.
Sevgili Peygamberimiz “Nefsini bilen Rabb’ini bilir” sözü ile kişinin nefsine hakim olmasının önemine en güzel örneği vermiştir.
Nefsimiz değil mi daha çok kazanmamız gerektiği dürtüsü ile aklımızı meşgul eden?
Nefsimiz değil mi daha şık, daha kaliteli giyinmemiz isteğini aklımıza yerleştiren?
Nefsimiz değil mi son model araba, çok lüks bir ev, yüksek bir makam sahibi “neden biz değiliz” diye kendi kendimizi sorgulamamıza neden olan?
Ancak gafil insanlar nefsinin esiri olurlar. Nefis okşanmayı, alkışı sever, bi duygulardan beslenir. Beslendikçe de bize hükmetmeye devam eder. Daha fazlasını elde etmek içinde hırsla yarışmaya başlar. Benliğimizi nefis ve hırs kaplamışsa halimize vay ki vay artık.
Sonuç mu? Zamanla etrafımızın nefsine uyup herkesi kırıp geçiren, kendinden başka kimseyi gözü göremeyen, başarısızlıklarına alkış tutulan, kibir gurur abideleri ile dolup taşmaya başlayan insanlardan oluştuğuna şahit oluruz.
“Nefistir seni yolda koyan, yolda kalır nefse uyan.”diyen Yunus Emre başka bir sözünde ise;
“Güzeli güzel yapan edeptir, edep ise güzeli sevmeye sebeptir” diyerek edepliliğin güzelliğine ne güzel örnek vermiş anlayana.
“EDEP”le yüreğimize gelen lütufla gider elbette...
Nefsine uymayıp, yoluna devam eden, “durmak yok yola devam” diyen samimi yüreklere sevgiyle...