Son günlerde sosyal medyada da gündem olan bazı doğru bilinen yanlışlara değinelim.
Üşürsek Hasta Oluruz
Uzun yıllardır süregelen halk arasında yaygın bir inanıştır, üşütünce hasta oluruz. Hatta annelerimiz bizi sıkı sıkı tembihler, “Aman yavrum sıkı giyin. Üşütme!”. Peki gerçekten durum böyle mi? Soğuk algınlığı, adı üzerinde, soğuk nedeniyle mi ortaya çıkıyor? Cevap, hayır. Soğuk algınlığı, nezle, grip gibi kışın daha sık gördüğümüz hastalıklar bakteriler, virüsler gibi mikropların neden olduğu hastalıklar.
Kış mevsiminde soğukların gelmesiyle birlikte hepimiz kapalı alanlara sıkışıp camı çerçeveyi de mümkün mertebe kapalı tutuyoruz. Birisi camı açıp odayı havalandırmak istese; “Üşütüp hasta olacağız.” diyerek camı kapattırıyoruz, biraz hava almak için dışarı çıkanlara; “Hasta olacaksın içeri gir.” diyoruz. Halbuki bu hastalıklara neden olan mikroplar havalandırılmayan odalarda, otobüslerde çok daha uzun süre yaşayabiliyor ve böylelikle kışın bu hastalıklar çok daha sık karşımıza çıkıyor.
Soğuk algınlığı, nezle, grip gibi solunum yoluyla bulaşan hastalıklardan korunmak için sık sık bulunduğunuz ortamı havalandırmalısınız. Soğukta üşümek elbette keyif kaçırır ve kaçınmalıyız. Ancak hastalıklarımızın nedeni üşümemiz değil.
Çıplak Ayak Gezmek Zararlıdır
Çocuğumuz olmayacak diye de korktuk, böbreklerimizi üşüteceğiz diye de… Halbuki çıplak ayak gezmenin bu hastalıklarla bir ilgisi yok. Hatta ayaklarımızın tabanı üzerinde yürüdüğümüz zemini en iyi şekilde hissetme yeteneğini ve kolay kolay yaralanmamak için adapte olma yeteneğiyle birleştiren bir yapıda. Yani hem beynimize pek çok sinyal yolluyor hem de sert koşullara karşı dayanabiliyor. Çocukluk çağında da yalın ayak gezmenin beyin gelişimine katkıda bulunduğuna dair çalışmalar mevcut.
Kırık Olsa Duramazsın!
Halı saha maçlarının, her türlü spor etkinliğinin bir noktasında birisi sakatlanır. Çevresindekiler hala yürüyebiliyor mu, koşabiliyor mu diye merakla takip eder. Çünkü herkes sık sık söyler: “Kırık olsa duramazsın. Demek ki kırık yok!”. Halbuki durum öyle değil. Elbette pek çok kemik kırığı yürümeyi veya koşmayı imkansız hale getirebilir. Ancak her kırık yürümenizi veya konu el ise elinizi kullanmanızı engellemeyebilir. El parmaklarındaki bir kırık günlerce elinizi kullanmanıza izin verebilir. Kaburgadaki kırıklar yalnızca hafif bir sancıya neden olabilir. Bazı kırıklar kendiliğinden de iyileşebilirken pek çok kırık doğru bir tedavi uygulanmadığında daha ciddi sorunlara neden olur. Siz siz olun ciddi travmalarda mutlaka bir doktora görünün.
Damar Damar Üzerine Biner mi?
Damar damar üzerine binmesi, bazen kolda bazen bacakta hissedilen bir rahatsızlığın ifadesi olarak çevremizde bazen duyduğumuz bir şeydir. Peki gerçekten damar damar üzerine biner mi? Kısa cevap: Hayır. Damarlarımız, kanı kalpten alan ve dokulara götüren atardamarlar, dokudaki kanı kalbe geri götüren toplardamarlar, zaten genellikle yan yana seyrederler. Birbirlerine bir baskı yapmazlar ve yer değiştirmezler. İnsanların genellikle yer değiştirdiğini hissettiği ve damar atfettiği yapılar kaslarımızdır. Kasların kemiklere tutunmadan önce ipsi bir hal aldığı kısmına tendon denir. Tendonları elimizle hissedebiliriz. Damarlar ise genellikle kolaylıkla hissedilmez. Vücutta bir damarın başka bir damara baskı uyguladığı bir hastalık vardır. Bu hastalıkta karın içindeki iki büyük damar birbirinin üzerine baskı yapar. Ancak halk arasında bahsi geçen durum bu değildir.
Değerli okurlarımız, sizleri bilgilendirmek bizim için büyük bir keyif. Özellikle değinmemizi istediğiniz konuları eposta yoluyla bize iletebilirsiniz: drkayilioglu@gmail.co