Dünya çapında her 10 yetişkinden birinin diyabetle mücadele ettiğini biliyor musunuz? Diyabet yaşam kalitesini etkileyen en önemli sağlık problemlerinden biri ve hem küresel çapta hem de ülkemizde sıklığı gitgide artıyor. Öyle ki siz bu satırları okurken, her 6 saniyede bir kişinin diyabet sebebiyle hayatını kaybettiği biliniyor. Elbette bu konuda çaresiz değiliz; erken tanı, farkındalık ve yaşam tarzı değişikliğiyle sağlıklı bir yaşam sürmek mümkün. Güncel veriler eşliğinde diyabeti bir kez daha ele alalım.
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet pankreasta insülin salgılayan beta hücrelerinin herhangi bir nedenle sayısında ya da fonksiyonlarında azalma sonucu gelişen kan şekeri yüksekliğinin söz konusu olduğu bir hastalıktır.
Sık idrara çıkma, çok susama, ani kilo kaybı, yemek sonrası halsizlik, nefeste aseton kokusu, zihin bulanıklığı, ani açlık ve şeker arzusu… Eğer bu belirtileriniz varsa en kısa zamanda uzman bir hekime muayene olmalısınız, ayrıca her yıl düzenli olarak kan şekeri ve insülin kontrolü yaptırmanızı tavsiye ederim. Yüksek beden kütle indeksi (BMİ), dengesiz beslenme, çevresel/mesleki riskler, sigara ve alkol kullanımı, düşük fiziksel aktivite diyabet için risk faktörlerinin başında geliyor.
Diyabetin Hangi Tipleri Vardır?
Tip 1 diyabet: Genellikle çocukluk ve ilk gençlik yıllarında başlar, tanıdan itibaren mutlaka insülin kullanılması gerekir. Ancak son 15-20 yıldan beri erişkin yaşta başlayan tip 1 diyabet vakaları da artmaya başlamıştır.
Tip 2 diyabet: Daha ileri yaşlarda (35 yaş ve üzerinde) başlar. Ortaya çıkışında sağlıksız yaşam biçimi davranışları ve aile öyküsünün etkili olduğu, yaşam tarzı değişikliği (beslenme, egzersiz) ve antihiperglisemik ilaçlarla (oral antidiyabetikler, insülin ve GLP-1 analogları vb.) tedavi edilebilen bir hastalıktır.
Gebelik diyabeti (gestasyonel diyabet): Gebelikte ortaya çıkan ve doğumla birlikte düzelen diyabet şeklidir. Çoğu kez gebeliğin son 3 ayında ortaya çıkar ve genellikle doğumdan sonra düzelir. Sonraki gebeliklerde tekrarlama riski yüksektir. Çeşitli toplumlarda gebelerin %3-14’ünde görüldüğü bildirilmiştir. Gebelik diyabeti öyküsü olan kadınlar ileriki yaşamlarında tip 2 diyabetli olmaya adaydır. Bu nedenle diyabet önleme programlarına öncelikli olarak alınması gereken risk grubudur.
Hadi gelin 6 maddede diyabet beslenmesinde altın kurallarımıza göz atalım:
1. Tip 2 diyabetli bireylerin %80’den fazlası obezdir. Yeterli ve dengeli beslenme ile enerji düzeyi ayarlanarak oluşturulan diyetlerle kısa dönemde kan glukoz düzeyi düzelir.
2. Tip 2 diyabette basit şeker tüketiminde kısıtlama yapılarak, basit şeker tüketimi yerine kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Kompleks karbonhidratlar kana daha yavaş karışarak kan şekerinin dengelenmesini sağlar. Örneğin; Tam tahıllı ekmek, kepekli ekmek, çavdar, yulaf ekmeği, bulgur pilavı ve kepekli makarna grubu, yulaf ezmesi, müsli vb.
3. Beyaz şeker, reçel, bal, tatlı, dondurma vb. basit şeker içeriğinden dolayı diyabetli hastaların uzak durması gereken besinlerdir.
4. Karbonhidrat içeriğinin yanı sıra diyetin posa içeriği de ayrı bir önem taşımaktadır. Posadan zengin besinler daha düşük enerji yoğunluğu içerirler ve midede hacim oluşturarak doygunluğu artırırlar. 20-35 gr/gün diyet posası önerilmektedir. Özellikle baklagil ve sebze ağırlıklı beslenme posa alımını artıracaktır.
5. Yapılan araştırmalar besin alımı aralıklarının uzun tutulması yerine; öğün sayısı artırılarak besin tüketiminin 5-6 öğüne bölünmesinin kan şekerinin dengelenmesinde önemli olduğunu göstermiştir.
6. Uzun süren açlıklar kan şekerinde dengesizlik ile hipoglisemiye sebep olabilir. Ara öğünlerde proteinden zengin besin ile karbonhidrattan zengin besin birlikte tüketildiğinde kan glukoz düzeylerinin daha iyi dengelendiği görülmüştür.